Üsküdar ismini, her duyduğumuzda, içimizde hoş bir ürperti hissederiz. Çünkü, Üsküdar bize Anadolu'yu taşıyor ve yaşatıyor. Tarihin derinliklerinden gelen kültürümüzün rüzgarları ile kucaklaştırıyor. Bazen manevi dünyasına alıyor, bazen de şaheser denecek eserlerinin çengeline takıveriyor.
Sokaklarında, caddelerinde ve deniz kenarında gezindiğimizde, geçmişin iniltilerini duyar gibi oluyor ve halihazır melalini de seyrediyoruz. Bir müddet dahi ayrı kalsak, Üsküdar'ın hasretini çekiyoruz. Devamlı gönlümüze ve hayal dünyamıza seslenir durur, Üsküdar.
Sabahları ezanların bereketiyle uyanır, martıların boğuk haykırışları ile şenlenir, bir mahşer alanı gibi kaynaşır, Üsküdar iskelesi. Gün boyu hareketliliğinin dehşetinden bazen yorgun düşer, Üsküdar. Denizin iniltisiyle dinlenir. Bahçelerinden gelen kuş cıvıltıları, Üsküdar'ı okşar. Erguvan çiçeklerinin doyumsuz kokusu ile akşamlara ulaşır.
"Akşam olur da hüzünlenmez mi Üsküdar" Elbette bu hüzünlenme ile akşamın gölgesinde kalır. İnsana "Akşam oldu hüzünlendim ben yine" şarkısını söyletir. Bazen hayallerimizi zorlar, bizi yorgun düşürür. Zira bizim için, Üsküdar, bir hayal beldesidir aslında.
Üsküdar, İstanbul'un ilgi çekici ve gizli bir beldesi, bir nevi nazlı güzelidir. Üsküdar türkülerde kendini bulur. "Katibim" türküsü ile doruklaşır. Akşamları güneş ışıkları camlarında raks ederek, insanı cezbeye getirir. Güzelliğinin edası içinde, güneşin batışına nazire oluşturur.
Üsküdar, gönlümüzün inşirah bulmasına vesiledir. Zira, Üsküdar cananın bulunduğu candır, bir nevi. Ama, canandan uzaktır gönül. Üsküdar, hasret çekenleri teselli için bir nevi şefkat elini uzatır insanlara. Bir başka güzelliktedir ve bir sessiz zenginliktir, Üsküdar.
Biz, Üsküdar'ın konumu ile değil, tarihi özellikleri ve manevi güzellikleri ile soluklanmayı tercih edenlerdeniz. Çünkü, maddi güzellikler geçici, manevi güzellikler kalıcıdır. Bizlerse geçici sevdalara değil, kalıcı olana talibiz. Çünkü, Üsküdar bizim için vazgeçilmez sevdadır.
Zira, "Üsküdar benden, ben de Üsküdar'danım." Onun kıyılarında oturuyor, fırsat buldukça Kızkulesi'ni seyrediyor ve bazen de seyrine doyamadığımız Üsküdar'da, tarihi mırıldanıyoruz.
Gece vakti, sessiz bir ortam oluşturduğunda, bu sessizliğin rehaveti içinde uykuya dalıyoruz. Ama rüyalarımızda yine Üsküdar'ı yaşıyoruz. Gecenin sessizliği dahi Üsküdar için bir zenginliktir. Çünkü, geceleri Üsküdar'da maneviyat dalgalar halinde yayılır. Deniz dalgaları ile manevi dalgalar birleşince de, insanları dinlendirir. Böylece sırların kapıları açılır ve herkesi müstefit olmaya çağırır.
Üsküdar, ruhumuzda meydana gelen derin girdapları sükunete kavuşturur ve hasret çekilen canana ulaştırır. Zira, Üsküdar bizi manen kucaklar, içine alarak da sonsuz bir iştiyakla baş başa bırakır.
Üsküdar'da "Mor sularda serpilen mavi kuş seslerini" dinlemek için gönül kapılarını da bir makas gibi açarak, kucaklamak gerekir.