Boğaziçinde imam olmak ömre bedel
İstanbul'un boğaz manzaralı camilerinin imamlarının her birinde ayrı bir hikâye var. Kimi sahip olduğu sesle şöhret olmaktan kıl payı kurtulmuş kimi görev yaptığı caminin bulunduğu muhitte gençleri uyuşturucu batağından kurtarmış. Kesiştikleri en belirgin nokta ise buram buram tarih ve manzara kokan bu camilerin görevlileri olmaktan duydukları mutluluk…
Tarihi yerlerin gözümüzde ve içimizde uyandırdığı his aynıdır. Sadece içinde bulunduğumuz kültürün değil, başka kültürlerin geçmişleri de ilgimizi çeker hep… İstanbul'un 'gözle görülür' tarihine şöyle bir tepeden baktığımızda '2010 Kültür Başkenti namına da yakışmıyor değil hani' deriz kendi kendimize. Mimari yapıları, hadi onları da bıraktık yapıların kalıntıları bile insanı kendine çekiyor. O enfes mimariye sahip en önemli zenginlikler ise Boğaziçi'nin kıyılarını süsleyen tarihi camiler. Hele bir de boğaz manzaraları olunca değmeyin o caminin içimizi bürüdüğü görsel şölene… Öyle camiler ki sadece önünden geçen insanları, ya da şehre gelen turistleri değil, yıllardır içinde görev yapan imamlarını da etkiliyor. Şehrin sahil camilerinden olan Nusretiye, Büyük Mecidiye, Dolmabahçe, Valide-i Cedid ve Mihrimah Sultan'ın imamlarıyla görüştük. Her birinin ayrı hikayesi olan imamlar bu tarihi ibadethanelerde görev yapmaktan duydukları mutluluğu, cemaatle ilişkilerini ve bu camilere geliş hikâyelerini bizlerle paylaştı.
Kerim Öztürk: Asude ve duru bir yerdir burası
Üsküdar'daki Valide-i Cedid İmamı Kerim Öztürk (42) 12 yıldır görev yaptığı camiyi 'Osmanlı mimarisinin en büyük eserlerinden biri. Çok önemli müezzinler, sanatçılar geçti bu camiden.' şeklinde tanıtıyor. Boğaza bakan Valide-i Cedid'i ruhaniyetli, sükûnetli bir cami olarak algıladığını ifade eden Öztürk, 'Asude ve duru bir yerdir burası. Her geçen gün daha büyük bir haz ile görev yapıyorum.' diyor. Cemaate verdiği vaazlarda aktüeliteye dikkat ettiğini söyleyen Öztürk, 'Her konu anlatılabilir ama yeter ki siz onu doğru anlatın. İmam cemaatine hikâyelerden değil, kaynaklı ve delilli işlerden bahseder.' diyor.
Halil Necipoğlu: Dolmabahçe'nin musiki şinas ve havalı imamı
Musikideki yeri, yaptığı albümleri ve neyzenliğiyle tanınan aynı zamanda Dolmabahçe Camii İmamı da olan Halil Necipoğlu (41) Ray-Ban gözlüğü, lüks sayılabilecek marka saati ve duruşuyla Dolmabahçe Camii'nin imamı olduğunu belli ediyor. Sesinin güzelliği, musiki eğitimi sayesinde ataması yapılırken tarihi camilerde görev yapma şansı yakalayan Necipoğlu, Dolmabahçe'de görev yapmayı şöyle tarif ediyor: “Böyle tarihi bir camide görev yapmaktan mutluyum. Bu tarz camileri, mimari etkisinin, manevi atmosferinin içimi açtığı, beni huzurlu kılan mekânlar olarak değerlendiriyorum.'
DİNİ, MÜJDELEYEREK ANLATMAK LAZIM
Müzisyen kimliğiyle de bilinen Necipoğlu yaptıkları müziği manevi sahada sunduklarını belirterek, 'Müziğin insanların kalplerini kazanmada çok etkili olduğunu düşünüyorum. İnsanların dini yaşantılarıyla maddi yaşantılarını aynı çizgide yaşayabileceğine yönelik bir fikrim var.' diyor. Camilerdeki vaazlar için,'Bugünü yaşıyoruz, bugüne ait şeyler söylemek lazım.' diyen Necipoğlu şöyle devam ediyor: 'Bu dini, insanlara nefret ettirmeden müjdeleyerek anlatmak lazım.'
Mahmut Colman: Ortaköy'deki alkollü mekanlarda sabahladım
Ortaköy'deki Büyük Mecidiye Camii'nin imamı Mahmut Colman (49) İmam Hatip Lisesi'ni bitirince İnşaat Mühendisliği, Sosyal Bilimler ve üzerine bir de İlahiyat okumuş. Bugün 'Hukuk'u kazanabilse yine okuyabileceğini söyleyen Colman imamlığın olmazsa olmazını 'Okumak okumak ve okumak' diye özetliyor. Sakarya'da görev yaptığını ve 2003 yılında atandığı Büyük Mecidiye'ye gelişini anlatan Colman, ' İstanbul'a geldiğimizde boğazdan geçerken bu camiyi görürdüm. 'Şu camide çalışan imam ne şanslı adamdır' derdim. Bir arkadaşımın İstanbul'daki bir caminin boşaldığını haber vermesiyle araştırdık ki o cami bu cami çıktı. Allah da bana burayı nasip etti.' diyor.
'CEMAATSİZ BİR CAMİDE ÖLÜRÜM
Büyük Mecidiye'ye geldiğinde cami cemaatinin çok olmadığını, onların gelmesini beklemeden kendisinin insanlara gittiğini ifade eden Colman, alkollü mekanlara gittiğini, gençlerin yanında sabahlara kadar oturduğunu anlatıyor. Colman, 'Şu an o alkol hatta uyuşturucu gençler bu caminin cemaati.' diyor. İmamın sadece namazda önde duran insan olmadığına dikkat çeken Colman, şöyle devam ediyor: 'Ortaköy'de 'cemaat olmaz' deniyordu. İmam, cemaati bulan insandır. Kurşun sıkmaya gerek yok, beni cemaatsiz bir camiye götürün ölürüm. Tabi oraya cemaat getiremezsem”
Ahmet Alvuroğlu: Şöhret olacaktı, imam oldu
21 yaşında imamlık mesleğine başlayan Mihrimah Sultan Camii İmamı Ahmet Alvuroğlu (33) ise önce İstanbul'a sonra Mihrimah Sultan'a geliş hikâyesini anlatıyor. İstanbul'u 'ilmin beşiği' olarak nitelendiren Alvuroğlu, 'İstanbul'dan ne isterseniz o da size onu verir. Biz İstanbul'un ilmî tarafına talip olduk. İstanbul bizi mahcup etmeyecek.' dedi. İstanbul'a atamasını beklerken istediğinin mütevazı bir mahalle camisi olduğunu ifade eden Alvuroğlu, 'Daha toydum. İstanbul gibi koca bir şehre geliyorum. Böyle bir düşünceye kapılmıştım. Ama burası bana Allah'ın bir lütfu oldu.' diyor. Tarihi bir camide görev yapmanın önemini vurgulayan Alvuroğlu, 'Bu çok müthiş bir duygu. İnanıyorum ki burada çalışan her bir usta, her bir taşını da besmeleyle koymuştur.'
Musikiyle bağı üzerine de konuşan Alvuroğlu küçük yaşlardan beri imam olmak istediğini söylüyor. Alvuraoğlu, başından geçen bir olayı da şöyle anlatıyor: 'Adana'ya mevsimlik işçi olarak gitmiştik. Babam bir türkü söylememi istedi ben de söyledim. Adanalı bir ağa duymuş sesimi. Yanımıza gelip 'sen 'bu çocuğu bize ver hem onun hayatı kurtulsun hem senin' dedi. Babam da 'hayır, oğlum imam olacak' diye karşılık verdi. İyi ki imam olmuşum.”
Muhsin Kurtulmuş: Sahil camilerinde ezanlar güzel okunmalı
İmamlık görevine 1976 yılında başlayan Nusretiye Camii İmamı Muhsin Kurtulmuş (54) da bu camideki görevine dokuz yıl önce başlamış. Önceki adıyla İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nü (Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) bitirdiğini, okul ve işini bir arada yürüterek mesleğini devam ettirdiğini anlatan Kurtulmuş, sahil camilerinin en büyük özelliğinin yerleşik bir cemaati olmayışını söyledi. Ezanların özellikle sahil camilerinde çok güzel okunması gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, 'Elbette ezanlar her zaman güzel okunmalı. Ama bu tür turistik mekânlarda çok daha itinalı davranmalı. Geçtiğimiz günlerde Obama geldi mesela. Böyle tarihi bir camiden kötü bir sesle ezan okunsa yankısı nasılo olurdu sizce?' dedi.
HAT LEVHALARININ ANLAMINI İNGİLİZCE OLARAK CAMİYE ASMAK İSTİYORUM
Şehrimizi, kültürümüzü, dinimizi anlatmak açısından ezanların okunuş şekline dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çeken Kurtulmuş, Nusretiye Camii'ndeki bir projesini de anlattı: 'Camilerdeki hat yazıları için bir projem var. Camilerde çok önemli ayet ve hadisler yer alıyor. Bu ayet ve hadislerin anlamlarını Türkçe ve İngilizce olarak bir levhada toplayıp cami girişine asmayı düşünüyorum. Bunun için gerekli dilekçeyi yakında ilgili makama göndereceğim.'
Kaynak: Yenişafak - Yağmur Dinç
