İnsanların günlük hayatının neredeyse her alanında kullandığı teknoloji bir yandan hızla gelişmeye devam ederken, bir yandan da sağlık ve sosyal hayata yansıdığı düşünülen etkileriyle konuşulmaya devam ediliyor. Tüm bu tartışmalara ışık tutmak amacıyla STK'ları ve akademisyenleri bir araya getiren Teknoloji Bilgilendirme Platformu, teknolojinin sorularını çeşitli platformlarda açıklığa kavuşturmayı hedefliyor. Teknolojinin kullanıcılara sunduğu vazgeçilmez hizmetlerin bir çoğu mobil teknolojiler sayesinde gelişiyor. Mobil teknolojiler, sunduğu çok çeşitli iletişim hizmetlerinin yanında iş dünyasında kilit noktalardan birini oluşturuyor. Tüm bunlar hızla yenilenerek devam ederken, birçok kullanıcı teknolojinin sağlığa etkilerini de tartışmaya başladı. Sağlığı olumsuz etkilediğini söyleyen bilim adamlarının gerekçesinin geçmişte yapılan araştırmalar olduğuna işaret eden uzmanlar, mobil teknolojinin gelişmesi ile birlikte 15-20 yıllık araştırma sonuçlarının mobil teknolojilerin insan sağlığı ve çevreye olumsuz tek bir bulguyu içermediğini belirtti.
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Teknoloji Bilgilendirme Platformu Başkanı Serhat Özeren, toplumda teknolojik gelişmeler konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla sivil toplum örgütleri ve akademisyenlerin katkılarıyla oluşturulan Teknoloji Bilgilendirme Platformu'nun internet güvenliği, baz istasyonları, cep telefonları, yeni teknolojiler ve katma değerli servisler gibi konularda bilgi kaynağı olmayı amaçlandığını belirtti. Özellikle baz istasyonları konusunda toplumda ciddi bir bilgi eksikliği olduğuna ve bu bilgi eksikliği nedeniyle endişe yaşandığını belirten Özeren, mobil iletişimin dünya ülkelerinde uygulanma prensibi ile Türkiye'nin farklı olmadığını ifade etti. Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği limit değerlerin insan sağlığı ve çevreye etkisine göre belirlendiğinin altını çizen Özeren, ''Baz istasyonları için Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen limit değer 41 V/M'dir. Türkiye'de bu limit Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından dört/üç oranında azaltılarak 10 V/M olarak belirlendi ve uygulanıyor'' dedi.
Türkiye genelinde toplam 45 binden fazla baz istasyonu bulunduğunu, bu istasyonlarının belirli şartlar yerine getirildikten sonra izinle kurulduğunu, ölçüm ve denetlemelerinin yapıldığını belirten Özeren, ''Baz istasyonları için belirlenen limit değer 10 V/M olmasına rağmen yapılan ortam ölçümleri değerleri daha da düşük, ortalama değerler 1-4 V/M arasında çıkıyor'' diye konuştu.
IMPERIAL ÜNİVERSİTESİ: ''BAZ İSTASYONU KANSER YAPMAZ''
Bu yıl baz istasyonları ve kanser arasındaki ilişkiyi ortaya koymak üzere İngiltere'nin Imperial Üniversitesi'nce yapılan araştırmada, baz istasyonu çevresinde yaşayan gebelerin çocuklarında ve çocukluk çağı kanseri riskinin artmadığı ve cep telefonlarının da özellikle beyin kanserinin gelişmesinden sorumlu olmadığı sonucuna varıldığını hatırlatan Özeren, kadınların gebelik sürecinde baz istasyonları yakınlarında bulunmalarından dolayı elektromanyetik dalgalara maruz kalmalarının, anne karnındaki bebekte ilerleyen dönemde çocuk kanseri riskini artırıp artırmadığının incelendiği araştırmanın sonuçlarının Haziran ayında önemli tıp dergilerinden British Medical Journal'da yayımlandığını ifade etti. Özeren, Imperial Üniversitesi Halk Sağlık Okulu Epidimiyoloji ve Bioistatistik Bölüm Başkanı Paul Elliot'in, ''Araştırmada, baz istasyonları çevresinde yaşayanların kanser olduğuna ilişkin bir bulguya rastlanmadığını'' söylediğini kaydetti.
''BEYİN KANSERİ ARTIŞ RİSKİ GÖZLEMLENMEDİ''
Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı'nın desteğiyle geniş kapsamlı araştırma yürüten Interphone Çalışma Grubu'nun 10 yıldır 13 ülkede 30 yaş üstü 5 binden fazla katılımcı ile gerçekleştirdiği ve geçen Mayıs ayı içinde açıkladığı ara raporunda da cep telefonlarının kansere yol açtığına ilişkin kesin bir sonuca varılmadığının belirtildiğini belirten Özeren, yaklaşık 10 yıldır Almanya, Danimarka, Avustralya, Fransa, Finlandiya, İngiltere, İsrail, İtalya, Japonya, Kanada, Yeni Zelanda, Norveç ve İsveç'te epidemiyolojik çalışmalar yapan Interphone Çalışma Grubu'nun araştırmasında daha çok baş bölgesi tümörlerinden beyin derisi tümörleri, beyin dokusu tümörleri, duyu siniri tümörleri ve kulak salgı dokusu tümörleri üzerinde durulduğunu ve ara raporda herhangi bir beyin kanseri artış riski gözlemlenmediği, herhangi bir sonuca ulaşmadan önce eksiksiz ve kapsamlı bir veri analizi yapılmasının öneminin vurgulandığını söyledi.
PROF. DR. KALKAN: ''BİLİNMEYENE KARŞI TEPKİ VAR''
Konuyla ilgili tartışmaları değerlendiren İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tunaya Kalkan ise, ''Aşırı düşük şiddetli dış etkenler organizmayı olumsuz durumlara sürükleyemez, böyle bir etki yaratmak için zaten yeterli güçleri yoktur. Bugüne kadar yapılan bilimsel araştırmalarda, baz istasyonlarının kanser gibi çok tehlikeli veya baş ağrısı, sinirlilik gibi görece daha hafif ancak insanları huzursuz edecek rahatsızlıklara neden olduğuna dair herhangi bir sonuca ulaşılmadı.
Hayatımızın her alanında kullandığımız her elektrikli alet gibi cep telefonları ve baz istasyonlarının da yaydığı elektromanyetik dalgalar konusunda bugüne kadar yapılan laboratuvar deneyleri ve epidemiyolojik araştırmaların elektromanyetik dalgaların kanserle bir ilişkisini ortaya koymadı. Bu konuda yeniliğe ve bilinmeyene karşı olan tepki neticesinde bir endişe, bir çekinmenin baş gösterdiği düşünüyorum'' dedi.
Birincikuvvet.com