Sayın başkanım yıllardır CHP hakkında merakımızı celbeden bir konuyu size sormak istedik. Neden CHP Sivas, Erzurum, Amasya gibi milli mücadeleye destek veren illerde ilçelerde değilde, İzmir, Antalya, Etiler, Moda, Çankaya ve bunun gibi halk arasında sosyete olarak görülen zengin kesimlerin yaşadığı yerleden oy alıyor. Buradaki tezat sizce nedir?
Pazar günü sayın genel başkanımız Kılıçdaroğlu Erzincan'daydı. O kalabalığı gördünüz mü? 1977'de Bülent Ecevit'in kalabalıklarıydı onlar. Çoşku oydu. Yani Erzincan'da Sivas'da. Şu olabilir biz yeterince oralara gitmemiş olabiliriz. Yeterince kendimizi anlatmamış olabiliriz. Bu soruya 1 kendi açımızdan, 2 Türkiye'nin genel açısından bakmak gerekir diye düşünüyorum.
Birincisi bir eksiklikse, demek ki biz orada kendimizi yeterince anlatmamışız. Bu bizim eksikliğimiz.
İkincisi özellikle 1980'den sonra, 1980 ihtilalinden sonra sayın başbakan ağlıyor ya, ihtilalden zarar görnüş ya. İhtilal solun üzerinden geçti CHP üzerinden geçti. Kadirsizlik etmeyelim ülkücülerin üzerinden geçti. O günkü yeşil kuşağın mensubu akıncı gençlik birde türk talebe birliğinin gençleri bugün Türkiye'yi yöneten kadrolar. Hiç bir zarar görmediler. Şimdi zarar gördüler diye ağlıyorlar, ağıtlar yakıyorlar. Onu da ben kamunun takdirine bırakıyorum. Çok da bir şey söylemek istemiyorum. Solun böyle 1980'in bir vurgusu var vurgunu var. 1980'den sonra gelen sağ iktidarların özelliklede 8 yıllık bu iktidarın orda yurtdaşı sosyal devleti kaldırarak sadaka ile sadakaya yönlendirmesidir. Bunlar benim için mazeret değil. Biz yeterince kendimizi orada yeterince anlatamamışız. Bu eksiğimiz. Bu böyle bir yapıda var. İkincisi Türkiye'yi öyle bir yere getirdilerki ya ''kana'' bulaşacaksınız ya ''dine'' bulaşacaksınız. Yani yanlış anlaşılmasın malzeme yapacaksınız. Yaptılarda yapıyorlarda. Bu CHP'nin felsefesinde yok. Örneğin 2007 seçimlerinde güneydoğuda bir slogan kullanıldı ''Ya diline, ya dinine''. Şimdi siz bunları siyaset malzemesi yaparsanız siyasetin alanı biraz daralıyor. Bu gerçeğide görmek lazım. Bunlarda bu bölgelerde bol bol kullanılıyor. İşte 2007 yılında seçimlerde güneydoğuda kullanılan sloganlar ''Ya dinine oy vereceksin, ya diline oy vereceksin''. Irkı, inancı siyaset sahnesinde sürdüğünüzde biraz alanını daralıyor. Bu sebepler sonucu, tekrar ediyorum ne olursa olsun siyasetin mazereti olmamalı, evet orda demek ki daha bir eksik yapmışız az çalışmışız kendimizi anlatamamışız, bunları halka gösterememişiz, bunlar bizim eksiğimiz. Göreceksiniz önümüzdeki günlerde CHP oraylada kucaklaşacak, orayada o yurtdaşlarımızı bu hale getiren insanların yüzünü gösterecek. Bir şeye seviniyorum bende halkın için deyim. Yavuztürk'deyim, Ünalan'dayım yurtdaş birşeyleri görüyor artık ordaki bu eksiklerimizde en kısa zamanda giderilecek. Hiç kimsenin şüphesi olmasın.
12 Eylül referandumuna CHP neden ''Hayır'' diyor?
Biliyorsunuz anayasa değişikliği gündeme geldiğinde o günkü genel başkanımız sayın Deniz Baykal 2-3 maddeyi çıkartın ''Evet'' diyelim dedi. Ki Türkiye'nin gündeminde anayasa olmamasına rağmen. Türkiye siyaset tarihini irdelerseniz siyasi iktidarlar ne zaman dara düştüğünde, krizle karşı karşıya geldiğinde anayasaya doğru yöneliyor.
''Biz yapacağız fakat bu anayasa ile olmuyor'' diyorlar.
1980 öncesi 1961 anayasasına da bunlar söylendi. Hatta ''Kenan Evren bu anayasa bol geldi'' dedi. Yani burada bir samimiyetsizlik var. Önce anayasadan bahsedin daha sonra niçin hayır deniyor ona gelin. 1980 anayasası 1980 ihtilalinin yaptığı anayasa eğer hafızam beni yanıltmıyorsa 16 defa tadil edilmiş. 70'e yakın maddesi değiştirilmiş. Seçmen yaşı 20'ydi, seçilme yaşı 30'du, 18 ve 25'e düştü. Tadil gördü. Anayasaya bakıyorsunuz 10'cu maddesi ne diyor; ''Kanun önünde herkes eşittir''. Yenisi ne diyor; ''Pozitif ayrımcılık, kadına, çocuğa, yaşlıya vb. bir ayrıcalık tanıyor''. Bunların çoğu zaten kanunla düzenlenmiş. Devlet memurluğu yaptığım için çok iyi biliyorum. Memura aldığı cezalardan dolayı mahkeme yolu açılıyor. Memur kınama ve uyarı cezası aldığında zaman mahkemeye gidemiyordu. Bunun yanında maaş kesilir, memuriyetten uzaklaştırma, memuriyetten çıkartma bunların hepsinden dolayı mahkeme yolu açıktı gidebiliyordu. Hatta bu uyarı ve kınamayı yargıtay bozdu. Bir içtihatla yolda açıldı.
- Şimdi bu madde Türkiye'nin ihtiyacı mı?
- Elzem mi?
İkincisi memura sendikalaşma. Bu vardı. ''İLO'' sözleşmesinden dolayı uluslararası bir sözleşmede zaten yasalarımıza girmişti. Memura toplu görüşmeydi, toplu sözleşmeydi. Peki grev var mı? Her ikisinde de yok. Bunda da yok. Şimdi sendikanız var. Hak iddia ediyorsunuz. Karşıdaki de hakkınızı vermiyor.
- Ne var silah olarak elinizde? Grev.
- Memur greve gidebiliyor mu? Hayır.
Nereye, bir hakem oluşacak.
- Kim bu? Devlet memuru.
- Kimin devlet memuru? Mevcut iktidarın atadığı adamlar.
Orası; ''Memur sendikası sen bukadar istiyorsun. Bakanlık sana bu kadar veriyor. Yav kardeşim bu.''
- Yapacak şey? Yok.
Memura ne getirdi. Bu toplu görüşmeden, toplu sözleşme. Ne getirdi? Mahsuru var mı? O da Yok. Biliyorsunuz bu anayasanın bir maddesi mecliste ''Siyasi partilerin yargılanması'' düşmüş oldu. Bu 26 madde ile beraber anayasa ataması, savcılar yüksek hakemler kurulu ataması referanduma gidiyor. Tabir yerindeyse ''hepsi güzel bir sos'' altında da toplumun geleceğine saplanan 2 madde var işte bunu için CHP ''Hayır'' diyor.
Bir ''YÖK'' var. Kamuoyunda hep bereber izliyoruz. Rektörler yani akademisyenler, bu insanlar, bu yönetim, bu iktidar hakikaten çok özgürlükçüyse? ''YÖK'' ortada. Bir YÖK başkanını değiştirdiler, atadılar. Bir rektör atanacak. Örnek veriyorum; bir profesör 213 oy alıyor, biri 190 oy alıyor ve bir başkası 43 oy alıyor. 43 oy alan kişi rektör olarak atanıyor. Kusura bakmayın yarın hakimler, savcılar, anayasa mahkemesine atanacaklar bundan çok farklı olacaklarını zannetmiyorum. Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belli olur. Burada bir iyi niyet yok.
- Bu ülkenin bir anayasaya ihtiyacı var mı? Var.
- Peki anayasa sen, ben, bizim oğlanla mı yapıcağız? Hayır.
Peki anayasaya ne oldu. Hukuki tanımına, lugat tanımına girmeye hiç gerek yok. Anayasa ''Devletle vatandaş arasındaki sözleşme''dir. Yani doğmamış çocuğunda, onunda sözleşmesi. Peki nerede bu sözleşmede toplumu temsil eden kurumlar, kuruluşlar? Yok. Bu ülkenin bir anayasaya ihtiyacı var. O nedenle yoksa o günkü genel başkanımız, ''getirmeyin şunu'' demişti. Bu nedenle vede ben kişi olarak bu değişiklik Türk insanıyla ülkeye hiç bir sorun çözmeyecek onun için biz ''Doğrusu Hayır'' diyoruz. İstanbul'da sloganımız da bu ''Doğrusu Hayır''. Doğrusu bu olduğu için ''Hayır'' diyoruz. Tekrar ediyorum; Bu ülkenin çağdaş, özğürlükleri savunan, toplumun sorunlarını kucaklayan, çözmeye yönelik ülkeyi çağdaş geleceklere taşıyan bir anayasaya ihtiyaç var. Yani yazık günah ya şu halkın bütçesinden bu devletin bütçesinden halkın vergileriyle oluşmuş bu bütçeden çıkan paralara ben üzülüyorum. Bizim harcadığımız bizim için, biz gelecek seçimlere hazırlanıyoruz. Bu bizim için bir antrenman ve Türkiye halkınında sağ duyulu davranıp ''Doğrusu Hayır'' diyeceğine inanıyorum.
Başkanım burada bir ara soru sormak istiyoruz. Biraz önce YÖK'le ilgili söylediğiniz konuda şuandaki iktidar partiside daha önce şikayetçiydi. Buna benzer 3-5 konu daha var. Ama daha önce şikayetçi olan partiler iktidara geldikleri zaman bu yasaları kendi çıkarları doğrultusunda kullandıkları için değiştirme ihtiyacı duymuyorlar. Siz de biraz önce şikayetçi olduğunuzu söylediniz. CHP iktidara geldiğinde bu değişiklikleri yapacağına kesin olarak inanıyor musunuz?
Bakın sizde bir yayın yapıyorsunuz. Bu işlerde Türkiye'nin meseleleriyle günceliyle ilgilisiniz. Bugüne kadar bir siyasi partinin genel başkanı ben başbakan olursam bütçenin denetimini muhalefet partisinin liderine vericem. Diyen bir başbakan, parti lideri duydunuz mu?
- Hayır.
- İnanın bende duymadım
Bunu benim genel başkanım söylüyor. Örneğin şu bir baraj meselesi, o köşe yazarlarından, siyasi partilerin kamuoyunda tanınan isimlerini, kamuoyuna bilgi veren şahsiyetlerin çok sızlandığını hep beraber biliyoruz. Genel başkanımızda kalktı ''Gelin bunu 7'ye indirelim, bunu bir makbule çekelim'' dedi. Ne oldu?
- Demek istediğimiz buydu.
Şimdi şu var. Artık o, bu değil. Başından da dediğim gibi hukuk nefes kadar, sağlık kadar yani devletin kurumlarının sağlıklı işlemesi hepimizin faydasına, bana göre değil, toplumu geleceğe taşıyacak, toplumu mutlu edecek şekilde dizayn edilmesi, düzenlenmesi, oluşturulması gerekiyor. Ben tüm samimiyetimle söylüyorum. Genel başkanım başkanlığında oluşacak bir CHP iktidarı bunları çözecek. Bunları çözecek. Örneğin sayın başbakan memur Kemal dedi. Sayın başbakanın bu ülkede çatmadığı hiç bir kimse kalmadı. Çiftçiye çattı, işçiye çattı, doktora çattı, eczacıya çattı zaten basına hep çatıp duruyor. Bir memur kalmıştı onu da küçümsedi. Memuru küçümsedi. Bende devlet memurluğundan geliyorum. Ben o büyük küçük ülkenin en ücra köşesinde yasalar doğrultusunda halkına hizmet eden o memurların büyük küçük hepsinin ellerinden öpüyorum. Hepsinin ellerinden öpüyorum. Memurluğun ne olduğunu ben biliyorum. İmkanlarınız kısıtlıdır, sıkıntı çekersiniz, ali ağanın aldığı bir memeye sizin çocuğunuz bakar vede bu ülke içinde çocuğunuzu okutursunuz. Bir gömleğin kolunu değiştirerek, eskicilerden ikinci el elbiseler alarak hizmet ederiz. O memurların ben ellerinden öpüyorum. Bu ülkenin her memuru en az sayın başbakan kadar değerlidir, kıymetlidir. Ben merak ediyorum, çalıştıkları memurların yüzüne nasıl bakacaklar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hiç bir memuru atlantik ötesininde vapurda başkasının memurluğunu yapmaz. Ülkesinin memurluğunu yapar. Şerefiyle, namusuyla hizmet eder. Niye geldik buraya? Memur olduk biraz damarıma bastı onun için geldi. Yani burada iyi bir niyet yok. Hakikaten bu anayasa hayır getirmeyecek. Gerçekten ''Hayır'' vererekten de bir hayrı oluşturacağız.
Röportajımızın üçüncü ve son bölümü 21 Ağustos 2010 Cumartesi günü yayınlanacaktır.
İlgili Haberler
21 Ağustos 2010 Cumartesi : 3. Bölüm ''Üsküdar yeteri kadar hizmet alamıyor''
17 Ağustos 2010 Salı : 1. Bölüm ''Sandıkta gözümüz var, hedef iktidar''
Üsküdar 34 - Röportaj