Hakkındaki tartışmalar bir türlü sona ermeyen II. Abdülhamid, 27 Nisan 1909'da tahttan indirildi ve sürgüne yollandı. 3 yıl sonra Beylerbeyi Sarayı'na getirilen Padişah ömrünün sonuna kadar burada hapis hayatı yaşadı. Kızı Ayşe Osmanoğlu'nun hatıratı olan Babam Sultan Abdülhamid kitabından da yararlanarak Beylerbeyi Sarayı'nda yaşanan bu hapis hayatının izlerini sarayda gezerek sürdü. II. Abdülhamid'in yaşadığı, çalıştığı mekanları sizin için fotoğrafladık. Abdülhamid Han'ın ölümüne kadar kullandığı banyosunu da ilk defa fotoğrafladı.
- Sultan Abdülhamid her sabah mutlaka banyo alıyordu. Devrin yönetimine ricada bulunarak yaptırdığı banyosunun hikayesini kızlarına şöyle anlatmıştı: ''Bilirsiniz her sabah banyo yapmaktan bir türlü vazgeçemiyorum. Şu merdivenden inip çıkmaktan da pek yoruluyorum. Şuracıkta şu gördüğünüz yerde planlarını çizdiğim küçük bir hamam yaptırtmak istiyorum.'' Kızları bir daha ziyaretine geldiğinde ise banyo yapılmıştı. ''Banyom da yapıldı. Artık rahat ettim. Enver Paşa'nın babası Ahmed Paşa bu gibi şeylerden anlarmış. Yaptığım plan ve tertip üzerine eskiden sarayda kullandığım banyoları yapan Karlo Usta'yı istedim. Bulup getirdiler pek ala yaptılar. Şimdi memnunum.'' Abdülhamid Han, bu daracık yerde yaptırılan kullanışlı banyoyu ölümüne kadar kullandı. Hatta vefat ettiği sabah da hastalığı dolayısıyla bundan vazgeçirmeye çalışanlara ''Beni banyodan mahrum ederseniz hakkımı helal etmem'' dedi ve eşinin koluna yaslanarak banyoya kadar gitti. Abdülhamid'in bu özenerek yaptırdığı ve yapımına çok sevindiği banyoyu ilk defa Yeni Şafak Pazar okurları görüyor.
- İlber Ortaylı Sultan Abdülhamid için ''Padişah olmasa, marangozluk yapsa, milyarder olurdu'' der. İyi bir marangoz olan Abdülhamid Han padişahlık döneminde zaman zaman marangozhaneye giderek çalışıyordu. Beylerbeyi Sarayı'nda yemek salonunda bulunan ve üzerlerinde ''Abdülhamid'' yazan sandalyelerin Sultan Abdülhamid'in marangozhanesinden çıktığı, bunların bir ya da birkaçının üzerinde sultanın da çalışmış olabileceği düşünülüyor. Padişahlık döneminde yapılan sandalyeler kendisine sürgün döneminde yoldaşlık etti. Hepsinin üzerinde ''Abdülhamid'' yazısı görülen sandalyelerin sadece bir tanesi üzerinde ''ay yıldız'' bulunuyor. Bu sandalyenin padişah için yapılmış olabileceği tahmin ediliyor.
- Abdülhamit Han saraya adım attığında yanındaki Nuri Ağa'ya ''Annem de burada ölmüştü'' diyerek kendisinin yatak odası olan oda istikametinde yürüdü. ''Annem bu tarafta yattıydı. İşte ben de burasını kendime yatak odası yapacağım'' diyerek eşyalarını o tarafa getirtti. Abdülhamid yerleştikten sonra yaşamının son 6 yılını bu odada geçirdi ve bu yatakta son nefesini verdi. Yatağın üzerindeki çarşaflarda Abdülhamit'in isminin baş harfleri bulunuyor. Bu yatak aynı zamanda Abdülhamid Han'ın oğlu Mehmed Abid Efendi'nin sünnet yatağı olarak kullanılmış.
- Abdülhamid'in çalışma odasında üzerinde tuğrası bulunan bir kütüphane ve yazıhane bulunuyor. Selanik sürgünü esnasında tamamen dünyadan soyutlanan, kendisine dışarıdan hiçbir haber verilmeyen ve kimseyle de görüştürülmeyen padişah İstanbul'da nisbeten daha rahattı. Çünkü en azından İstanbul'da gazete okuma izni vardı, günlük gazeteler kendisine veriliyordu. II. Abdülhamid böylece gündemi yorumlayıp, neler olduğunu anlayabiliyor ve devletin kötü gidişatını gördükçe üzülüyordu.
- Yemek servislerinde kullanılan bu servis asansörünün de Sultan Abdülhamid'in sarayda kaldığı yıllarda onun için yapıldığı düşünülüyor.
Beylerbeyi Sarayı'nda, 1905 yılında yapılarak II. Abdülhamid'e hediye edilen bir de sehpa bulunuyor. Bu sehpa Abdülhamid'in Bilad-ı Şam denilen Lübnan, Filistin, Suriye bölgelerinden tanınıp sevildiğinin bir kanıtı sayılabilir. Sehpa Nahat Kardeşler tarafından yapılmış. Yan tarafında Arapça ''Bizim eserlerimiz bizi gösterir. Şam'da da bizim ülkemizde de işler bu şekilde yapılır. Eğer bizi görmek istiyorsanız eserlerimize bakın'' ifadeleri yer alıyor. Üzeri ise sedefle ve ayetlerle işlenmiş. Sehpanın şimdiye kadar bilinmeyen özelliği ise altında sanatkarlarının resimlerinin olması. Nahat Kardeşler kendilerinden bir iz bırakmış olmak istemiş olmalılar. Sehpanın altında yapım tarihi olan 1905, Nahat Kardeşlerin resimleri ve Arapça ve Fransızca olarak Nahat Kardeşler ifadesi yer alıyor. Sehpanın yıllardır altında gizlediği sanatkarlarının yüzü de ilk kez Yeni Şafak Pazar okuyucuları için gün yüzüne çıkıyor.
Yeni Şafak