AK Parti Üsküdar İlçe Başkanı Sinan Aktaş ile çok samimi bir ortamda gerçekleştirdiğimiz röportajda kendisinin siyasete başlama sürecinden, 4. Olağan kongreye ve ilçe başkanlığına giden süreci, kongre sonrasında Üsküdar ve Üsküdarlıları için hedeflerini sizler için sorduk. Üsküdar Postası Gazetesi olarak sorduğumuz soruları Sinan Aktaş içtenlikle cevapladı. İşte o röportaj ve Sinan Aktaş'ın Üsküdar Rüyası...
- Temayülde seçildikten sonra teşkilatı bir seçime götürdünüz. Oradaki çalışmalarınız nasıl geçti? Neler yaptınız? Kongre sonrasında Üsküdar için neler yapıldı? Halen devam eden sorunlar ve çözümleri nelerdir? Bu konularda nasıl bir yol haritanız var? Bir yandan da sizi tanıyalım lütfen...
- 5 Şubat 2011 tarihinde resmi olarak atandım. Ondan önce 2004 Ramazanı'nda Zekeriya Erdim beyin bir görevden alınma hadisesi sonrasında bu göreve getirilmişti. Biz de kendisiyle birlikte göreve başladık. 2011'in Ocak ayında teşkilatların içinde milletvekili aday adayı olacakların istifa etme sürecine kadar geçen zamanda Zekeriya beyle önce medya tanıtım birim başkanlığı, akabinde halkla ilişkiler birim başkanlığı, sonra da seçim işleri başkanlığı, son olarak da teşkilat başkanı olarak ilçede görev yaptım. Bu zaman zarfında AK Parti'nin siyasi serüvenini de teşkilat içinde bir fert olarak da yaşamış olduk. Ülkenin şartlarının değiştiğini, iş ve özel hayatınız içinde tam olarak fark etmekte zorluk yaşayabilirsiniz. Bunun için bizim göreve geldiğimiz 2004-2005 dönemini hatırlamakta fayda vardır. O zamanlar insanlar okul kayıtları için kapıların önünde yığılıyordu. İnsanlar kayıt için siyasi destek istemek amacıyla bize geliyorlardı. Daha sonra adrese dayalı sisteme geçip, kimin hangi okula kaydolması gerektiği ortaya çıkınca bu talepler yavaş yavaş kendiliğinden bitti. Üsküdar'da oturan bir velinin okul tercih etmesi normaldir, ancak bütün okulların kalitesinin belli bir seviyeye çıkarılması, bazı okulların daha fazla tercih edilmesi veya edilmemesi gibi eşitsizlik ve adaletsizliği ortadan kaldırmak için çalışmalar yaptık ve büyük ölçüde de başarılı olduk. Tabii bu da hükümetin başarısıyla orantılı bir başarıdır. Eskiden boş geçen çok ders ve çocuklarını boş geçen derslerin olduğu okullara göndermek istemeyen veliler vardı. Bildiğim kadarıyla 360 bine yakın bir öğretmen alımı yapıldı. Yani 10 senelik iktidar süresince ülke genelinde 300 bin olan öğretmen sayısı 660 bine çıktı. Şu anda Üsküdar'da hemen hemen hiçbir okulda öğretmen eksikliği yok diyebiliriz.
Bundan başka iş ve sosyal yardımla ilgili başvurular vardı. Aradan geçen zaman zarfında iş taleplerinin bir çoğunun meslek sahibi olamamış vasıfsız vatandaşlarımızdan geldiğini gördük. Geçmiş dönemlerde vasıflı insanlarda da bu sıkıntıyı yaşamış olsak bile özellikle son dönemlerde eleman taleplerine yetişemez olduk. Yani bizim için ''siyasi partidir, iş aramak için başvuran vardır'' diye düşünüp bizden eleman talep ediyorlar ama biz bu talebe karşılık veremiyoruz.
Üsküdar AK Parti'nin En Önemli Merkezlerinden Biri
Üsküdar 550 bin nüfuslu bir yer. Küçük bir yer değil. Burası çok büyük bir teşkilat ve AK Parti'nin İstanbul'daki en önemli merkezlerinden biri. 400 bine yakın olan seçmen nüfusunun aşağı yukarı % 21'i bizim üyemizdir. Bu insanların eşini dostunu düşündüğümüz takdirde biz istediğimiz çevreye birden ulaşıyoruz. Bize müracaat eden insanlarımızın hemen hemen hepsine yardımcı olmaya çalışıyoruz. Geçmiş dönemden bugüne kadar akan süreçte, özellikle sosyal yardım için çok başvuru vardı. İktidar partisi olmak, insanların ihtiyaçlarını görmek adına önemli bir şeydi ve geçmiş dönemlerin siyasi alışkanlıkları devam ediyordu. Siyaset, geçmiş dönemde kamu kurum ve kuruluşlarına eleman istihdam ettirmede en önemli unsurdu. KPSS gibi uygulamalar AK Parti ile başlamıştır. Sınav, mülakat gibi uygulamalar AK Parti döneminde bir düzen oluşturulması anlamında şekillendi. Sınav sisteminden sonra siyaset en küçük memur alımında bile tamamen devre dışı kalmıştır, ilçe başkanı değil il başkanı ya da milletvekili bile olsanız bir etkiniz yoktur. Çünkü biz bu konuda ülke olarak çok kötü tecrübeler yaşadık.
- Mehmet Moğultay gibi?
- Mehmet Moğultay, Seyfi Oktay, Nurettin Sözen zamanındaki İSKİ'ye bir gecede alınan 5-6 bin insan ve bunun gibi daha pek çok yanlışlığın bedelini millet olarak çok ağır ödedik. Devletin bu hantal yapısını değiştirmek için çok hızlı özelleştirmeler yapıldı. Kamu iktisadi teşekkülleri dediğimiz devlet kurumlarının tamamı halka satıldı. Bu vesileyle de alanında tekel olan ama bir türlü kâr edemeyen, görev zararı diye her sene bütçeden ciddi paralar aktarılan o firmalardan kurtulmuş olduk. Bunlardan kurtuldukça devletin yükü azalmış, siyasetin yükü de azalmıştır. Siz siyasetçiyseniz, elinizin altındaki kurumlardan bir takım taleplerde bulunmanız zorunlu hale geliyor. Bu kurumlar da el altından çıktığı için siyasetçinin buralara müdahale edebilecek bir pozisyonu kalmıyor. AK Parti bu konularda hem kendisi dikkat etti hem de kendisinden sonra gelecek olan anlayışların da herhangi bir suistimale gitmesini önlemek adına bu yolları kapatmış oldu.
Bizim amacımız bir sistem kurmak. Bugün düzgün adamların elinde sağlıklı bir şekilde idare edilen bu kurumların yarın yöneticilerin değişmesiyle değişmemesi gerekir. Bu sistemi öyle kurmalıyız ki, başarılı olan başında kalmalı, başarısız olan gitmelidir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, bu kurumların ettiği zarar nedeniyle aciliyet arzeden eğitim ve sağlık alanlarına gerekli yatırımlar yapılamıyordu.
* * * * *
- İlçe Başkanı Olma Sürecinizden bahseder misiniz?
- Seçim meydanlarında o tür konuşmalar yapılıyor ama hayatın kendi iç işleyişinde insanlardan kopmuş oluyor, sizinle temas eden belli insanların ötesine geçemiyorsunuz. AK Parti'de en fazla üç dönem seçilebilirsiniz. Zekeriya başkan da henüz üç dönem dolmuş olmamasına rağmen teşkilatın gençleştirilmesi ya da yeni heyecanların gelmesi adına görevi bırakarak milletvekilliği adaylığına başvurdu. Onun akabinde AK Parti'nin Üsküdar'daki kuruluşundan 2011'e kadar teşkilat bünyesinde görev almış geniş bir çevrede temayül yoklaması yapıldı. Bu temayülün içinde ve öncesinde ben hiçbir zaman ''ilçe başkanı adayıyım'' ifadesi kullanmadım. Çünkü bu bir temayüldür, seçim değildir. Seçim olsaydı da ''aday olanlar ön plana çıksın'' denseydi o zaman belki o süreç daha farklı olurdu. 5 Şubat 2011'de göreve başladık. Seçim arifesinde görev arkadaşlarımızda bir değişiklik yapılmasına da gerek görmedik.
2007 seçimleri esnasında halka yansımayan büyük bir gerginlik vardı. Yüzde 47 oy aldık ve kapılarını çaldığımızda insanlar bizi kucaklıyorlardı ama ''gelin bir faaliyetimize katılın'' dediğimizde başlarına bir şey gelmesinden korktukları için çekimser davranıyorlardı. 2011 seçimlerinde bölgemizdeki milletvekili sayısı arttı. Üsküdar'da hemen hemen her gün üç milletvekili adayımızla birlikte seçim çalışmaları yaptık. 2007 seçimleri öncesine göre çok daha yoğun ve katılımlı programlar yaptık. Bu çalışmalarda sıkıntı yaşadığımız bazı mahallelerde bu sefer hiçbir problemle karşılaşmadık, her mahallede sağlıklı bir şekilde çalıştık. Bu seçimde Üsküdar'daki bütün konutlara gittik, kapılarını çaldık. Oy oranı olarak tahminlerimize yakın bir sonuç aldık. 2011 seçimleri demokrasi tarihin en yoğun katılımlarından birine sahne oldu.
- Sayın başkan, Üsküdar'daki oy oranlarıyla Türkiye geneli oy oranları paralellik arz ediyor mu?
- Ediyor. Bundan önceki seçimlerde de Üsküdar'daki oy oranıyla Türkiye geneli oy oranları birbirine çok yakın çıkmıştır. Referandum yüzde iki civarında bir sapma göstermiştir ama diğer seçimler birbirine çok yakındır. Kısacası Üsküdar'da 2011 seçimleri hem çalışma süreci hem de sonuç itibariyle çok başarılı geçmiştir.
İlçe başkanı olduğum dönemde 55 bin olan üye sayımızı 82 bine çıkardım. Yani şu anda Üsküdar'daki seçmenlerin yüzde 21'i AK Parti'nin üyesidir. Bu tabii teşkilatın koşturması ve başarısıdır.
- Son danışma meclisinde de ciddi bir hedef koydunuz ve çıtayı 125 bine çıkardınız?
- Hayır, 120 bindi. Üsküdar'da 125 bin üye potansiyeli olacağını çıkardık. Bunların bir kısmının yasal engellerden ötürü üye olamayacağını hesaba katarsak ortaya 120 bin rakamı çıkar.
- Sayın başkan, biraz teorik bir soru olacak ama merak eden insanlar vardır. Parti üyesi olan seçmenle olmayan seçmen arasında ne gibi farklar var? Üye olunduğu takdirde gerek parti gerekse seçmen açısından ne değişiyor?
- Üye olduğu zaman insanlarda bir aidiyet duygusu oluşuyor. Siz gönüllü olarak bir çalışmaya katılmak istediğinizi beyan etmiş oluyorsunuz. Genel manada AK Parti'nin üye çalışmalarına neden bu kadar önem veriyor, açıklamaya çalışalım: AK Parti'nin bir takım zorluklar yaşadığı ilk dönemlerinde tek güvencesi milletiydi. Yani almış olduğu oy ve teşkilatının büyüklüğüydü ve üyeleriydi. Biz artık şunu görüyoruz: Bu ülkede artık bir şeylerin değişmesi gerekiyor ve bu değişimi yapacak olanlar dışarıdan birileri değildir, yine bu ülkenin kendi iç unsurları, kendi insanlarıdır. AK Parti'ye insanımız sahip çıkmıştır ve bu sahiplenmeyi devam ettirmek ve demokrasinin ikide bir kesintiye uğramasına mani olmak yine milletin kendi iradesiyle olacaktır. Bunu yapacak güç milletin kendisidir. Bu güç ne kadar büyük ve geniş olursa, başkaları da bu gücün karşısında kendi güçsüzlüğünü idrak edecektir. Siyasetin halktan kopmaması adına bu örgütlülüğü ve üyeliği teşvik ediyoruz.
- Halen faaliyetlerinde devam eden seçim irtibat bürolarınız var. Bu daha önce rastlanmamış bir uygulama. Sadece seçim zamanı seçmene gidip oy isteyen anlayışın da yıkıldığını gösteriyor. Türkiye'nin yakın geçmişi, halkın depolitize edilmeye çalışıldığı bir süreçti. Çocuklar ve gençlere ''okulunu oku, mesleğini eline al, sakın siyasete bulaşma'' diye öğüt verilirdi. Oysa şimdi siyasetçiler katıldıkları toplantılarda siyasete girmeyi ve ülke yönetiminde söz sahibi olmayı teşvik ediyorlar.
- İnsanların bu ülkede hep yönetilmeyi beklememesini, bilgi ve becerisi varsa yönetimde görev almasını biz de siyasi içerikli olsun olmasın her türlü organizasyonda dile getiriyoruz. Hangi siyasi görüşten olurlarsa olsunlar, hangi siyasi partiye kendilerini yakın hissediyorlarsa gidip orada görev almalarını tavsiye ediyoruz. Ne kadar çok insan bu işin içine girerse, çözüme o kadar çabuk ulaşılır. Ben ilçe başkanı olarak seçmenimizin AK Parti'ye sahip çıkmasını ama aynı zamanda bir vatandaş olarak da bütün vatandaşların siyasete ve dolayısıyla ülkeye sahip çıkmalarını istiyorum.
Bu ülkede daha önce de tek parti iktidarları gördük. Ancak o insanların iktidar mekanizması içinde eriyip bittiklerini, kül olduklarını da gördük. Seçilmiş siyasetçilerin atanmış bürokratlar tarafından ağır hakaretlere uğradıklarını gördük. Bu ülkede laiklik tartışmalarının esas sebebi, o iktidarlardan menfaat elde edenlerin menfaatlerinin kesilmesiydi. Eğer halk bunu daha önce idrak etmiş olsaydı, AK Parti'ye kadar bu durumu defalarca tasfiye ederdi. Eğer 28 Şubat'ta yaşananlar olmasaydı, bugün AK Parti diye bir parti de olmayabilirdi. Bu ülke için mücadele eden insanların bu mücadeleden yılmamaları, ne kadar baskı ve zor kullanılsa da inandıkları değer ve inanç etrafında mücadele etmelerinin mükafatı olarak bugünkü iktidarı yaşıyoruz.
- Üsküdar'a gelelim. Hangi vaatlerde bulundunuz?
- Devletin asli görevlerini ben emniyet, sağlık ve eğitim olarak görüyorum. İlçe Milli Eğitim Müdürümüzden aldığımız raporlara göre 1064 derslik ihtiyacımız olduğunu tespit ettik. Üsküdar'daki en büyük ve ciddi problem, Boğaz bölgesinin bir imar planının olmamasıydı. Bu durum, devletin ya da hükümetin o bölgelerde okul arsası üretmesine mani oldu. Yani vatandaşın konut alanında yaşadığı sıkıntıyı hükümet de yaşıyor.
- Bu sorun çözülemeyecek mi ya da ne zaman çözülecek?
- Tabii ki giderilecek. Büyükşehir'den 1/1000'lik plan onaylandı. Yavuztürk mahallesinde Yeşilyamaç sitesinin 11 dönümlük terkinin tapusunu aldık. Zaten oranın 2B arazisi olmasından kaynaklanan sıkıntılarımız vardı. Bu imar planları bittiği anda belediyemiz 18 uygulaması yaparak orada 11 dönüm okul yerini kazandırmış olacak. Ata-2'nin terkinde bir okul yerimiz var. Bu bölgeler nüfus açısından da okul ihtiyacı olan yerlerdir. Merkeze okul yapmanın fazla bir anlamı yoktur. Biz o 1064 derslikten 300 küsürunu bu dönemde açıyoruz. Depreme dayanıklı hale getirilmesi için okullarımızın yıkılıp yeniden yapılması metodunu tercih ettik, birçok okulumuzda bu çalışmalar devam ediyor.
Bütün okullarımızın sabahtan akşama eğitim yapmasını istiyoruz. Sabahçı-öğlenci kavramını Üsküdar'dan yok etmek istiyoruz.
- 4+4+4 bu konuda etkili oluyor mu?
- Bu bizi biraz zorluyor, çünkü zorunlu eğitim 8 yıldan 12 yıla çıktı. Zaten bina sayısında zayıf olan Üsküdar, şimdi üzerine bir yük daha almış olacak. Kanuna göre birinci dört ile ikinci dördün farklı binalarda olması düşünülüyor. Aynı binada olsa bile giriş çıkışları farklı olacak vs. Halbuki buna göre dizayn edilmemiş çok okullarımız var. Bunların hepsini elden geçireceğiz ama imar planlarındaki bu süreç bizim elimizi güçlendirecek, çünkü okul ihtiyacı olan Kirazlıtepe, Yavuztürk gibi mahallelerde kamuya terk edilecek alanlara okul yapıyoruz. Devletin imkanları da genişledi, Üsküdar'da yılda 4-5 tane okul yaptıracak bütçeyi İl Özel İdaresi'nden alabiliyorum. Hedefim görev sürem boyunca bu ihtiyacı minimuma indirmek.
- Görev sürenizde bir belediye seçimi olacak?
- Biz seçimi kazansak da kaybetsek de bunlarla ilgili değil. Bu eğitim imkanını millete ne kadar acil sunarsanız o kadar faydalı olmuş olursunuz. Bunun ötesinde okullarımızın eğitim kalitesinin artması, çocukların sabahtan akşama kadar okulda kalacakları spor ve oyun alanlarının mutlaka olmasını hedefliyoruz.
Haydarpaşa Lisesi projemiz hazır. Orada tarihi dokusunu muhafaza ederek 800 yataklı, otopark ve helikopter pistine sahip bir hastane yapılacak. Siyami Ersek ile birleştirilip kampus hastanesi yapma planı var. Diğer hastanelerimizle ilgili de birçok projelerimiz var. Onlarla birlikte Üsküdar bir sağlık merkezi haline gelecek.
Bulgurlu tarafında bir karakol yapma projemiz var. Oradaki bir arsayı tahsis ettik ve yapacağız. Ancak biz polislerimizi karakollarda tutmak istemiyoruz. Şu anda arazide 30 tane karakolumuz var. Ama tabii resmi yazışmalar ve resmi işlemler için vatandaşların kalkıp Doğancılar ya da Çengelköy'e gitmeleri zor olduğu için bu karakolu yapmayı düşünüyoruz.
Bunlar ilçemizin en büyük projeleri. Üsküdar birçok noktasıyla alt yapısını tamamlamış bir ilçe. En büyük problemimiz Boğaz bölgesindeki imar sorunudur. 2960 sayılı Boğaziçi İmar Yasası, belki dönemin şartları içinde gecekondulaşmayı önlemek adına çıkarılmış bir yasaydı. Ancak şimdi bir takım değişiklikler yapılması gerekiyor. O kanuna rağmen o dönemden bu döneme kadar yine de yapılaşmalar olmuş. Bu ülke geçmişte bu sıkıntıları yaşadı. Bize düşen bu sorunları çözmektir.
- Sayın başkan, değerli vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz. Üsküdarlılardan beklentileriniz nelerdir ve akabinde son sözlerinizi alabilir miyiz?
- 2014 belediye seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimine Üsküdar teşkilatı şimdiden hazırdır. Kongremizi yeni yaptık ve çok yeni bir kadromuz var. Kongremiz İstanbul'daki ilçeler arasında en büyük kongre oldu. Üsküdar teşkilatı, bu davanın, bu düşüncenin takipçisi olan bir teşkilattır.
Siyaset profesyonelce yapılacak bir meslek değildir. İnsanların siyasette belli bir süre kalıp sonra ayrılmaları lazımdır. Herkes bir şekilde siyasetin ucundan tutmalı, yönetim mekanizmasının içinde olmalıdır. AK Parti bu konuda örnek bir partidir.
Aktaş, ''Üsküdar'ın kedisi bile farklı miyavlamalıdır''
Üsküdar'ı, başta kaymakamı olmak üzere kedisine kadar bu ülkeye örnek bir şehir yapmayı planlıyoruz. Üsküdar Türkiye'nin en önemli merkezlerinden bir tanesidir. Bütün Anadolu ve hâttâ Orta Doğu, ne yapacağız diye bakmaktadırlar. Üsküdar'ın kedisi bile farklı miyavlamalıdır. Başbakan'ın ilçesi, yöneteniyle yönetileniyle bir araya gelerek bu birlikteliği sağlayabilecek, demokrasiyi son nefesine kadar yaşatabilecek bir yer olması lazımdır. Üsküdar örnek şehir olmalıdır. Üsküdar, Türkiye'nin nüfus yapısına bakıldığı zaman her bölgeyi eşit derecede temsil eden bir merkezdir. Yani Türkiye'nin lübbü, yani özüdür. Kaybettiğimiz kardeşlik, dostluk, komşuluk ilişkilerimizi yeniden diriltebileceğimiz alanlar olmalıdır. Varlık ve yokluk an meselesidir. Yalova depreminde üzerinde bir pijamayla kurtulup bütün varlığını kaybeden insanların olduğunu unutmamamız lazım. Varlığın kendisine bir emanet olduğunu ve bu varlıktan dolayı insanlar arasında bir sınıf farkı olmaması lazım geldiğini idrak etmiş insanlar olmasını istiyoruz. Üsküdarlılardan beklentimiz budur.