Aksiyon dergisinde yayınlanan bu haber son günlerde araç sahibi olan bi çok insanı yakından ilgilendiriyor. En son Beylerbeyi'nde İstanbul Valimiz Hüseyin Avni Mutlu'ya bu konu ile ilgili yetkisiz çekiciler de araç çekiyor? diye sormuştuk. Vali bey yetkisiz araç olamaz demişti.
Haberin tamamını aşağıda okuyabilirsiniz...
Bu vakfı trafikten kim çekecek!
İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde yaşayanların şikâyet ettiği en önemli konulardan biri de park etmiş araçların Trafik Vakfı'nca çekilmesi. Vatandaş, araç çekiminin keyfi olduğunu söylüyor. Vakıf ise İçişleri Bakanlığı'nın genelgesine rağmen 'yasal' diyor.
Güzel bir gün... Eşiniz ve çocuklarınızla arabanıza atlayıp keyfinizce vakit geçirmek istiyorsunuz. Ve kendinize uygun hoş bir yer bulup birkaç saat oturuyorsunuz. Sonra aracınızı park ettiğiniz yere dönüyorsunuz... Bu sahneyi burada keselim, filmi durduralım ve bir başka sahneye geçelim.
Çok sevdiğiniz bir yakınınız aniden hastalanıyor ve onu acilen en yakın hastaneye ulaştırıyorsunuz. Hastanenin otoparkı dolu, etrafta yer yok ve mecburen en uygun yere aracınızı bırakıp hastayı içeri götürüyorsunuz. On dakika bile geçmeden hemen aracınızın yanına dönüyorsunuz. O da ne! Araç yerinde yok! Cinleriniz tepenize çıkmış olmalı. Çalındı mı, çekildi mi, yer yarıldı da içine mi girdi? Karşıdaki esnafa sorduğunuzda alacağınız cevap şu: ''Az önce çekici tarafından çekildi.'' Geçmiş olsun diyeceğiz ama henüz geçen bir şey yok. Asıl macera bundan sonra başlıyor çünkü.
Benzer sahnelerin çok sık yaşandığı İstanbul'da her gün yüzlerce insanın başına gelen bu mağduriyet durumunu bir an önce sonlandırmak, şoktan çabucak çıkmanıza bağlı. İyi de araç nereye çekildi? Bir iz, işaret, yazı yok! Mecburen esnafa sorup bilmediğiniz otoparkı aramaya başlıyorsunuz. Gerçi yeni sistemde cep telefonundan plakanızı yazıp aracınızın nereye çekildiğini öğrenebiliyorsunuz ama İstanbul'da bilmediğiniz bir adresi bulmak, samanlıkta iğne aramaktan farksız. Hadi otoparkı bir taksiye binerek güç bela buldunuz diyelim. Evinizden acilen çıktığınız veya işinizi kredi kartı ile hallettiğiniz için son paranızı da taksiye verdiniz. Aracınızı almak için girdiğiniz kulübe şeklindeki yapıda oturan ve devlet adına para kesen ama görevli olup olmadığına dair hiçbir işareti ve belgesi bulunmayan bir şahıs hemen makbuzunuzu elinize tutuşturuyor: 60 TL çekme ücreti, 10 TL otopark ücreti. Toplam 70 TL.
Elinizi cüzdanınıza atıyorsunuz ama para yok. Kredi kartı ile ödemeyi teklif etmenizin hiçbir manası yok, çünkü burada kredi kartı geçmiyor. Nasıl olur? Resmî bir işlem değil mi buradaki? Resmî bir çekme işlemi ise kredi kartı neden geçmez? Sorularınıza cevap alacağınız merci olmadığı için soru sormayı bırakıp ne yapacağınızı düşünseniz iyi edersiniz. Makbuzu kesen malum şahıs ne yapacağınızı anlatıyor işte: ''Nakit para vereceksiniz. Yoksa bulacaksınız ya da paranız olduğunda geleceksiniz.'' Bu kadar basit! Peki, en yakın banka şubesi nerede? Yürüme mesafesiyle 20-25 dakika uzaklıkta. Bankada paranız veya size para getirecek bir arkadaşınız yoksa arabayı unutun, hatta yürüyerek eve nasıl döneceğinizi hesaplamaya başlayabilirsiniz. Bu söylediklerim ikinci sahnenin devam senaryosu idi. Şimdi bir yere ailesiyle oturmaya giden birinci sahnedeki kişiyi gözünüzün önüne getirin ve ailenizle birlikte böyle bir olay yaşadığınızı hayal edin. Kaldınız mı ortalıkta!
Buna benzer hadiseler İstanbul'daki araç sahiplerinin her gün yaşadığı olaylardan sadece ikisi. İstanbul trafiğine çıkmak nasıl kâbus ise aynı şekilde aracınızın park ettiğiniz yerden göz açıp kapayıncaya kadar götürülmesi de bir başka kâbus. Gerçi birçoğunuzun ''Park etmenin yasak olduğu yerlerden aracın çekilmesi kadar normal bir şey var mı?'' dediğini duyar gibiyiz. Elbette trafiği aksatan araçların çekilmesi kanunen doğru bir uygulama ama bu hususun adil ve usulüne uygun şekilde işlediğini söylemek zor. Yoksa aynı yerdeki araçlardan niye bir-iki tane eski model aracın aradan seçilerek çekildiğini veya diğerlerinin neden çekilmediğini nasıl açıklarsınız?
Araç çekme yetkisi yok!
İstanbul'da park yasağı bulunan yerlerde araç çekim işlerini yapan kurumun adı İstanbul Trafik Vakfı. Vakfın mütevelli heyetinde İstanbul Valisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Reisi, İstanbul Defterdarı, İstanbul Sanayi ve Ticaret İl Müdürü ve İstanbul İl Sağlık Müdürü bulunuyor. Vakfın görev tanımları arasında araç çekmek gibi bir madde ve kanunen görevlendirilmiş bir mevzuat yok. Zaten tüzüklerinde de ''Vakfımız ticari bir amaç gütmeyip tamamen kamu yararını gözeterek işletmekte olduğu otoparklardan sağladığı gelirlerle ilimiz trafik hizmetlerine kaynak sağlamaktadır.'' deniyor. Ancak vakıf, sahip olduğu 93 adet çekici ile (18 adet Moğol Makine ve Miles AŞ ile hasılat paylaşımı sözleşmesi yapılarak kiralanan çekicilerle birlikte) her gün ortalama 400 aracı, işlettiği otoparklara trafik polisi eşliğinde çektirerek gelir sağlıyor. Yani park yasağı olan yerde aracınıza trafik polisinin ceza yazması gerekirken, parka araç çekmek Trafik Vakfı'nın daha çok işine geliyor. Trafik Vakfı Genel Müdürü İzzet Pulur, çekilen her araca ceza yazıldığını söylüyor ama uygulamada böyle bir işlem pek yapılmıyor. Zaten siz de aracınıza bir de 72 lira trafik cezası yazılmadığı için sevindirik oluyorsunuz!
2008'de çıkarılan İçişleri Bakanlığı genelgesiyle araç çekme işlemi yasaklanırken ve sadece park cezası kesilmesine izin verilirken; 21 Mart 2012 tarihinde Karayolları Trafik Yönetmeliği'nde bu ''Araç kaldırılıp götürülmeden veya götürüldüğü esnada sahibinin gelmesi durumunda trafik idari para cezası karar tutanağı kendisine tebliğ edilmek ve yapılan masraflar ödettirilmek suretiyle sahibine teslim edilir.'' şeklinde değiştirildi. Hatalı park cezası kesmek yerine aracın neden çekici ile taşındığı sorusunun tek bir cevabı var bu durumda: Trafik Vakfı'na gelir sağlamak... Aracınızın çekildiği otoparkta kredi kartının geçmemesi, kargacık-burgacık yazıyla düzenlenmiş bir fiş ibraz edilmesi, bunun kanuni bir işlemden ziyade, gelir amacıyla düzenlenmiş bir uygulama olduğunu hissettiriyor.
Peki, yılda 135 bin araç çeken ve binlerce lira gelir elde eden Trafik Vakfı bu paraları ne yapıyor? Bu paraların büyük çoğunluğu ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü'nün araç gereç alımı ve tamirleri, bilgisayar ve kırtasiye gibi ihtiyaçları karşılanıyor. Yani bir vakıf, vakıf senedinde olmamasına rağmen yönetim kurulu kararı ile devlete para akışı sağlıyor. Vakıf ayrıca otopark işletmekle görevli ancak daha önce 23 olan otopark sayısı şu an 7'ye düşmüş durumda. Vakıf otopark açıp işletmek yerine 206 tane Yediemin Otoparkı ile anlaşma yaparak buralara araç başı ücret ödüyor.
Park yasağı araç çokluğuna bağlı
Peki, İstanbul'da park yasağının olmadığı bir ana cadde bulmak mümkün mü? Pek değil. Neredeyse bütün ana caddelerde park yasağı mevcut. Ara sokaklar zaten tıka basa araçla dolu olduğu için vatandaş mecburen kısa sürecek işleri için yol kenarına trafiği aksatmayacak şekilde park yapmak zorunda. Ancak bizdeki uygulama gerçekten park yasağı olan yerleri belirlemekten ziyade, en çok nereye araç park ediliyorsa oraya park yasağı tabelası yerleştirmek şeklinde gelişiyor. Bu durumda okul, alışveriş merkezi, hastane, adliye gibi işinizin mecburen düştüğü yerlere hemen bir park yasağı tabelası koyuluyor ve aracınız bu yasağa uygun şekilde kaşla göz arasında ve rastgele seçilerek otoparklara çekiliyor. O bölgede park yapmak bir nevi mecburiyet olduğundan dolayısıyla çekiciler hiç boş durmuyor. Araç çekerken çekicinin trafiğin bir şeridini işgal etmesi ve trafiği kilitlemesi de işin başka bir komedi tarafı... Ayrıca benzer yollarda İspark var ise buraya araç bırakmak nedense normal ve trafiği aksatmayan bir durum oluyor. Bazen hiçbir çekicinin uğramadığı cadde, bazı günler peş peşe araç çekimine sahne olabiliyor. Bu da yasağın bazı günler geçerli olduğunu ya da günlük bir kota uygulaması mı var acaba sorusunu akla getiriyor.
İstanbullulara illallah çektiren ve yaka silktiren Trafik Vakfı'nın uygulamaları hakkında yazılacak çok şey var elbette ve bu konuda kime dokunsanız bir 'ah' işitiyorsunuz. Ancak şahit olduğumuz son bir olayı yazarak sözü başkalarına bırakalım.
Tarih, 29 Ağustos Çarşamba... Yer, Eminönü... Saat 16.00... Oturduğum caddenin önünde bir cep mevcut ve belli ki burası araçlar girsin diye yapılmış. Ancak çok geçmeden bir Trafik Vakfı çekicisi geliyor. Cepte, peş peşe beş-altı arabanın içinden eski model Audi marka bir arabaya yanaşıyor. Ancak aracın yola bakan tarafında bir araba mevcut ve park ihlalini esas bu araç yapıyor. Çekicinin bu durumda Audi'yi çekme şansı yok. O sırada çekici sürücüsü iniyor ve elinde tuttuğu uzun bir tel parçasını park etmiş Audi'nin biraz açık bulunan camından içeri sallandırıyor. Kapıyı tutan kilit mandalını rahatlıkla yukarı kaldırıp aracın kapısını açıyor. Aracın vitesini boşa alıp geri geri itekliyor ve kapıyı kapatıyor. Çekicisinin tam hizasına kadar getirip kancaları takıyor ve aracı yüklüyor. Park ihlalini yapan araç ise yine yol ortasında kalmaya devam ediyor. Nasıl ama... Bir hırsıza örnek olacak türden ve özel hayatı hiçe sayan bu uygulamayı gözlerimizle görmesek inanmamız mümkün değil. 70 TL uğruna yapılan bu uygulamayı adaletle, kanunla veya başka bir şeyle açıklanmak mümkün mü? Yoksa bir aracı böyle çekmek trafik çekicileri için normal bir uygulama mı?
Çözüm yerine sessiz kalınıyor
İstanbulluların haraç kesme olarak gördüğü, yetkililerin yasal kabul ettiği çekiciler, gün içinde şehir içinde harıl harıl araç çekmeye devam ediyor. Şehir merkezlerine, apartman altlarına, ana caddelere otopark yaptırmaktan ve yapmaktan sorumlu olan yetkililer ise bu duruma çare bulmak yerine ses çıkarmamayı tercih ediyor. Olan çekicinin arkasından koşturmak zorunda kalan vatandaşa oluyor.
İstanbul Trafik Vakfı'nın ya da Ankara'daki Trafik Vakfı'nın araç çekme uygulamasının ne derece yasal olduğu ise ayrı bir tartışma konusu. Çünkü her iki vakfın da vakıf senedinde araç çekmekle ilgili bir madde bulunmuyor. Üstelik Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair 5072 Sayılı Kanun'un 2. maddesinde ''Dernek ve vakıflar, kamu kurum ve kuruluşlarının sundukları hizmetlerle ilgili olarak gerçek ve tüzel kişilerden ücret, bağış, katkı payı ve benzeri adlar altında herhangi bir karşılık alamaz.'' diye belirtilmesine rağmen, çekici ücretinin alınmasına devam ediliyor. Yargıtay Ceza Dairesi'nden görüştüğümüz ve ismi bizde mahfuz bir hâkim, vakıf senedinde yer almayan bir işlemi söz konusu vakıfların kesinlikle gerçekleştiremeyeceğini, konuyla ilgili bir dava açılması ve kendilerine intikal etmesi durumunda trafik vakıflarının suçlu bulunacağını belirtiyor. Vakıf ise sitesinde Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin çekilecek araçlarla ilgili maddelerine atıf yapıyor. Yönetmeliğin 119. maddesinde ''Yasaklanmış yerlerde ve hallerde park edilen araçlardan aşağıda sayılan yerlerde park etmiş olanlar esas ve usullerine uyularak yetkililerce kaldırılır.'' ibaresi mevcut ancak bu yetkilendirmenin Trafik Vakfı'na verildiğine dair bir bilgi bulunmuyor. Trafik Vakfı durumdan kendine vazife çıkarıyor anlayacağınız!
Vakfımız kamu yararına!..
Vakfın sitesinde ''İstanbul Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şube Müdürlü-ğü'nün sorumluluk bölgelerinde görevlendirdiği trafik polis memurlarının kaldırılmasına ve çekilmesine gerek gördüğü araçlar, memurun sorumluluğunda ve yakınında bulunan Trafik Vakfı çekicilerine yazılı emir vermesiyle çekilmektedir ve memurun yazılı emri olmadan hiçbir araç kaldırılmaz.'' denilse de uygulamada bu duruma zaman zaman riayet edilmiyor. Zira çekicilere yazılı bir emir vermek şöyle dursun, trafik polisleri bizzat çekicilerin içinde görevli olarak oturarak araç avına çıkıyorlar. Oldukça iştah kabartan araç çekme işlemi sadece vakfın Çekiciler İşletmesi ile sınırlı değil. İşletme, İstanbul'daki 15 ilçe emniyet müdürlüğüne bağlı Polis Hizmetleri Dernekleri İktisadi İşletmeleri ile yıl içinde yapılan hasılat paylaşımı sözleşmeleri doğrultusunda, onların da çekici hizmeti vermesine imkân tanımış. Bu şekilde ilçe derneklerinin 3 milyon TL'ye yakın gelir elde etmesi sağlanmış. Vakıf, 2011'e ilişkin elde edilen gelirlerden 1.822.514,99 TL harcamalar ile kamuya ödenenler dâhil olmak üzere toplam 10.667.335,12 TL tutarında bir kaynağı kamuya aktarmış. ''Vakfımız otopark ve çekici işletmeciliği faaliyetinde bulunmasaydı, yasa dışı çalışan kişilerin bu işleri yapması halinde devletimizin alacağı kaynak çok düşük veya hiç olmayacaktı. Bu da vakfımızın kamu yararına çalıştığının önemli bir göstergesidir.'' diye açıklama yapan İstanbul Trafik Vakfı'na aracı çekilen vatandaşların verdiği tepki ise ortak: ''Değnekçiliği bu kez devletin kendisi yapıyor.''
Bu arada yazıya fazla dalmışız, bizim araç da yerinde olmayabilir. Bir bakıp gelelim izninizle...
Ahmet Aksoy (Avukat): Ankara'nın Trafik Vakfı, İstanbul'u aratmıyor
Başkentte ATESTAŞ, Ankara Trafik Vakfı'na bağlı bir şirket. Yanlış ve hatalı park sebebi ile aracın çekilmesi güzel, eyvallah! Ancak aracınızın yerinde başka bir aracın olmasına anlam vermek mümkün değil. Park etmek yasak ise çekilen aracın yerine 5 dakika sonra başka bir aracın park etmesine neden müsaade edilmektedir? Araç çekilen yerlerin tamamında yasal olarak aracınızı park edeceğiniz bir otopark ya yok ya da yeterli değil. Vatandaş Ankara'da arabası ile Kızılay'a gelememekte, gelirse de bir süre sonra aracını yerinde bulamamaktadır. Aracın çekilmesi sonrası ise tam anlamıyla para tuzağından başka bir şey değil. Araçların götürüldüğü otoparklar şehir merkezlerine uzak. İlgili otoparkı tespit etmek için yapılan telefon görüşmeleri ise işin cabası. Bir de yanınızda yeterli nakit yoksa yandınız. Kredi kartı geçmiyor çünkü. Bu yolda ödenen paralar ise ortalama 20 lira taksi ücreti, 70 lira çekici ücreti, 7 lira günlük otopark ücreti ve 72 lira trafik cezası... Devlet ya da ATESTAŞ isimli şirket, vatandaşa ceza kesmeyi bir gelir kapısı hâline getirmektedir. Devlet vatandaşına ceza kesmek yerine hizmet götürmekle yükümlüdür. Ankara'nın Trafik Vakfı, İstanbul'u aratmıyor anlayacağınız.
Nevzat Çamlıca (Gazeteci): Çekilecek araçlar çekilmiyor
İçişleri Bakanlığı'nın genelgesine göre, araçların çekilmemesi gerekiyor. Buna rağmen İstanbul'da günde yüzlerce araç çekiliyor. Bunların çoğu, trafik akışını engellemeyen araçlar. Esas çekilmesi gerekenler ise çekilmiyor. Mesela, Avcılar Parseller'de Beylikdüzü istikametindeki otobüs durağına her gün aynı araçlar park ediyor. Halk otobüsleri durağa yanaşamayınca mecburen yolcuları yolda indirip bindiriyor. Yan yoldaki trafik de uzayıp gidiyor. 155'i arayıp defalarca ihbarda bulunmama, her seferinde ''Ekipleri yönlendiriyoruz.'' cevabını almama rağmen aynı araçları aynı durakta görmeye devam ediyorum. Benzer durum Avcılar'daki İstiklal Caddesi'nde de geçerli. Caddede günün her saati yolun ortasına park ederek dörtlülerini yakıp gitmiş onlarca araç görmek mümkün. Buradaki aksaklığı da 155'e iletmeme rağmen ne polis görüyorum ne de çekici...
Ersen Bolluca (Bilgisayar Mühendisi): Onlar aracımı çekti, ben de eziyetimi...
2 Mayıs 2012 tarihinde Bakırköy'de bir çekicinin aracımı kaldırmaya çalıştığını görünce hemen arabamın yanına geldim. Orada olmama rağmen çekiciye yüklediler. ''Buradayım, neden kaldırıyorsunuz? Eğer park ihlalim varsa cezamı yazabilirsiniz.'' dememe rağmen nakit olarak 60 TL vermezsem aracımı indirmeyeceklerini söylediler ve aracımı 50 metre ilerideki otobüs durağına götürdüler. Çekicide sivil kıyafetli iki kişi vardı. Ehliyetimi verdiğim ve 3 saatlik eziyetten sonra polis memuru B.K. olduğunu öğrendiğim kişiye 'Siz polis misiniz?' şeklinde kibarca soru sorduğumda polis olduğunu gizleyerek sorumu geçiştirdi. Çekicidekiler kendilerini hiçbir şekilde tanıtmadı ve kimliklerini de göstermedi. Çekicidekilerle diyaloğumuzun hepsine yanımdaki arkadaşım ve çevredeki esnaf da şahit oldu. Kendilerine kibarca ''Aracın sahibiyim ve buradayım. Her yerde haber olan yeni genelgeye göre aracı kaldırmamalıydınız ve çekici ücreti ödememem gerekiyor.'' dememe rağmen itibar etmediler. Araçta polis olduğunu gizleyen memur aracı kaldırmaya başladıklarını ve şoföre 60 TL nakit vermem gerektiğini tekrar söyledi. Makbuz ve imza karşılığı ücret ödeyeceğimi söylemem üzerine sinirlenerek benden hem çekici ücreti hem de park cezası alacaklarını ifade etti. Araçtaki kişilere ehliyetimi verdim; ruhsat, telefon ve bilgisayarımın araç içinde olduğunu söyledim. Makbuz karşılığı her türlü cezayı yazabileceklerini, makbuz vermezlerse hiçbir ücret ödemeyeceğimi söylemem üzerine aracımı hızla çekerek kayboldular.
Çevredekilerin aracımın AKBEM otoparkına götürüldüğünü söylemesi üzerine restoran sahibi bizi aracıyla ilgili otoparka götürdü. Otopark ve çekici ücretini makbuz karşılığı ödedikten sonra otoparktan çıkmaya çalışırken görevli tarafından sebepsiz yere bekletildim. Bir saattir alıkonduğum işkenceden kurtulmak için 155'i arayarak polis çağırdım. Bir sonraki çekiciden inen ve belindeki silahtan polis memuru olduğunu anladığım B.K. ehliyetimin ve ruhsatımın sistemde olmadığı gibi asılsız iddialarda bulunarak beni otoparkta iki saat taciz etti. Ama ben kendisine karşı hiç kabalık göstermedim ve sabrettim. Sonra da aracımın bağladığını söyledi. Bu yaşadıklarıma 155'ten gelen polisler de sessiz kaldı. Arabamı tekrar çözdürmek için taksiye atlayıp Ambarlı Trafik Şube'ye gittim. Benim için çok zor bir gündü. Yaşadıklarımdan, Türk polis teşkilatı adına utandığımı da belirtmek istiyorum.
Ertesi gün, çektiğim fotoğraflar, aldığım makbuzlar ve şahit bilgileriyle birlikte savcılığa dilekçe verdim; ama savcı bir şey yapılamayacağını, amirinin konuyu kapatacağını söyledi. İki ay sonra aracımı satarken, o polis memurunun tarafıma üç farklı ceza yazdığını ve bana tebliğ etmeden sisteme aynı gün tebliğ edildi diye işlediğini fark edince faiziyle 320 TL ödemek zorunda kaldım. Bu para cezalarının iadesi için de trafik mahkemesine dilekçe verdim. Dört aydır, Emniyet Müdürlüğü'nden, olmayan ve tebliğ edilmeyen cezaları mahkemeye belgelemesini bekliyorum. Olaydan bir gün sonra savcılığa verdiğim dilekçeyle başlayan soruşturma ise savcının dediği gibi -sunduğum delillere, gösterdiğim şahitlere ve ilgili memurun çelişkili ifadelerine rağmen- amirin 'Normal muamele' demesiyle kapandı.
Aydın Gülan (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı): Bunlar, kuzu kılığına girmiş kurtlar
Bu tip özel hukuk kişilerine ''Kamu kesiminde yer alan özel hukuk tüzel kişileri'' adını veriyorum. Çünkü kılık değiştirmiş idareler bunlar. Kuzu kılığına girmiş kurt misali yani. Özel hukuk tüzel kişileri, yaptırım niteliğinde bir işlem uygulayamazlar. Bu yüzden vakıf çekicilerinde de mutlaka bir trafik polisi bulunup onun iradesi doğrultusunda uygulama işlemleri yapabilirler. Bizzat bir çekici kullananın, şirket veya vakıf elemanının kendi vereceği kararla çekme yetkisi olamaz. Vakfın çekicilerinin bir ücret karşılığı bu işe girişmesinin de bir ihale sonucunda belirlenmesi gerekir. Bu hizmeti en ucuza yapacak şirketin veya vakıf, dernek şirketinin tespiti gerekir. Ayrıca trafik cezası yanında çekiş ücretinin, otopark ücretinin de bir yaptırım/ceza düzeyinde olmaması gerekir. Hem otopark ücretinin saate bağlı olmayan yüksekliği, hem de çekicinin arızalı bir aracın çekişinden çok daha fazla bir ücreti olması bir tür ceza unsuru olarak kullanıldığı kanaatini vermekte ve hukuken isabetli bulunmamaktadır.
Vakıf, kazandığı bu parayı vakıf amaçları doğrultusunda elbette kullanabilir. Ancak bu vakıfların mütevelli heyetinde bulunanlar, işgal ettikleri makamlar dolayısıyla zaten kamu görevlilerinden oluştuğundan, vakfın kaynaklarını idarenin ihtiyaçları için kullanabilmektedirler. Geçen sene İstanbul Emniyeti'ne merkezî idareden kaç tane, vakıftan kaç tane yeni araç alındığına bakıldığında, normal idari yollardan bir-iki, vakıf üzerinden ise yüzlerce araç alındığı görülebilir.
Ankara'dakiler de çektiriyor!
Ankara Trafik Vakfı, çekme işlerini kendi şirketi ATESTAŞ'a (Ankara Trafik Eğitim ve Sağlık Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi) yaptırıyor. Türk Ticaret Kanunu'nun anonim şirketlerin ani kuruluş hükümlerine göre kurulan ATESTAŞ'ın kurucuları 101 gönüllü sivil. Vakıf, ATESTAŞ ile birlikte faaliyetini sürdürüyor ve vakıf senedinde araç çekme gibi bir amaç belirtmiyor. Aksine kuruluşun bir ticari şirket olduğu, şirketin amacını gerçekleştirmek için trafikle ilgili ihracat, ithalat ve ticaretini yapacağı her türlü mal ve hizmetin üretimini ve pazarlamasını yapma yetkisine sahip olduğu belirtiliyor. Ticari bir amaç için kurulan bu şirketin yönetim kurulunda Ankara Valisi Alâaddin Yüksel, Vali Yardımcısı M. Fahri Aykırı ve Genel Sekreter olarak da Dünya Göz Hastanesi'nden Hüseyin Kılavuz bulunuyor. Diğer üyelerinin de trafikle hiç ilgisi olmayan kişilerden oluşması, vakfın sadece ticari bir faaliyet güttüğünü gösteriyor: Genel Muhasip Ahmet Kuşgöz (Togo AŞ), Üyeler Zafer Karacan (Ayakkabı Dünyası), Osman Karagöz (Oskar Elektrik), Timuçin Onursan (Avukat), Zeki Aydın (Aydın Film On Sinemaları), Prof. Dr. Süleyman Pampal (Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi), Denetim Kurulu üyeleri R. İlhan Yalçın (Avukat), Tahir Çalışıcı (Elsa Mühendislik), Tamer Hiçyılmaz (İpaş AŞ), Yaşar Bozkurt Aşıcı (Taya Makine), Hüseyin Durmaz (mesleği belirtilmemiş)...
İzmir'in henüz bir Trafik Vakfı bile yok! İzmir Büyükşehir Belediyesi Zabıta Trafik Şube Müdürlüğü'ne bağlı ekipler tarafından trafik polisinin çağrısı ile çekilen araçlardan 72 TL trafik cezası, 50 TL çekici ücreti ve her gün başına 6 TL otopark ücreti talep ediliyor.
Biz sorduk, Trafik Vakfı cevapladı
İstanbul Trafik Vakfı Genel Müdürü A. İzzet Pulur, Aksiyon'un sorularını cevapladı.
-Trafik Vakfı'nın amaçları arasında hastane, poliklinik, laboratuar, eğitim kurumları ve sosyal tesisler kurmak, trafik ve turizm enformasyon üniteleri açmak ve işletmek gibi bir madde mevcut. Bu amaç doğrultusunda Trafik Vakfı bugüne kadar bu kurumlardan kaç tanesini faaliyete geçirmiştir?
Bu hizmetler, bütçe yetersizliği nedeniyle yerine getirilmemiştir. Ancak 112 Acil hizmetleri için Boğaziçi Köprüsü, Çamlıca turnikeleri ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü çıkışında İstanbul Trafik Vakfı'na ait 5 ambulansla ücretsiz sağlık hizmeti 5 yıl süreyle verilmiştir. Daha sonra ambulanslar İl Emniyet Müdürlüğü ile A.S. Mermerci Polis Meslek Yüksekokulu'na hibe edilmiştir. Hâlihazırda 1 adet ambulansımız Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi kampüsü içinde ücretsiz olarak taşıma hizmetinde kullanılmaya devam etmektedir.
-Kütüphaneler ve dokümantasyon merkezleri kurmak gibi bir amacı da bulunan Trafik Vakfı bu amaç doğrultusunda ne kadar kütüphane ve dokümantasyon merkezi kurmuştur?
Vakıf senedinde mevcut olup kurulamamıştır.
-Trafik Vakfı kurulduğu günden bu yana İstanbul'un park sorununu çözmek için kaç tane otopark açmıştır? Bu sayı yeterli midir? Değilse planlarınız nelerdir?
Kuruluşumuzdan itibaren 23 adet otopark hizmete açılmış, şu anda 7 adet otopark ile hizmet vermeye devam etmektedir.
-Trafik Vakfı, her yıl ortalama kaç araç çekmektedir? Sıkça dillendirildiği şekliyle bazı ilçelere göre günlük araç çekme kotası mevcut mudur?
Vakfımıza ait 75 adet çekici mevcut olup çekilen araç yılda 135 bine yakındır. Her çekici günlük ortalama 5 adet araç çekmektedir.
-Çekilen bu araçların yüzde kaçına trafik cezası da kesilmiştir?
Çekilen araçların tamamına trafik cezası, trafik zabıtası tarafından yazılmaktadır.
-Çekilen araçlardan resmî kurumlara ayrılan bir pay var mıdır? Toplanan paralar vakfınızca nasıl harcanmaktadır?
Çekilen araçlardan elde edilen gelirle, Vakıf Yönetim Kurulu kararı ile Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü'nün araç gereç, bilgisayar ihtiyaçları karşılanmaktadır. Resmî kurumlara pay verilmesi ise vakıf senedi gereği müsait değildir. Denetlemeler; Sayıştay müfettişleri, Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişleri, Mülkiye müfettişleri, Vergi Dairesi denetmenleri ve Vakıf Denetleme Kurulu tarafından yapılmaktadır.
-'Memurun yazılı emri olmadan hiçbir araç kaldırılmaz' hükmü, her araç için uygulanmakta mıdır? Bu yazılı emir, aracı çekilen vatandaş istediğinde gösterilebilmekte midir?
Evet. Memurun yazılı emri olmadan hiçbir araç kaldırılamaz. Bu yazılı emir aracı çekilen vatandaş aracını alırken gösterilir. Aracını teslim aldığına dair de imzası alınır.
-13 Şubat 2008'de İçişleri Bakanı Beşir Atalay imzasıyla yayımlanan genelgede ''Bundan sonra yasak yere park eden araçlar, parka çekilmeyecek ve sadece para cezası yazılacak.'' deniyordu. Buna rağmen hâlâ araçlar çekilmektedir. Bu kanuna uygun mudur?
Bu genelgeden sonra Karayolları Trafik Yönetmeliği'nde değişiklik yapılmış, 21 Mart 2012 tarih ve 28240 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmış. Buna göre, araç kaldırılıp götürülmeden veya götürüldüğü esnada sahibinin gelmesi durumunda araç trafik idari para cezası karar tutanağı kendisine tebliğ edilmek ve yapılan masraflar ödettirilmek suretiyle sahibine teslim edilir denilmektedir.
-Park yasağı olan bölgelerde çekme işlemi günlere göre değişiklik göstermekte midir?
Park yasağı olan bölgelerde çekme işlemi görevli trafik zabıtasının uygun bulması hâlinde yapılır. Çekme, günlere göre değil, trafik yoğunluğuna ve trafik akışının aksamasına göre yapılmaktadır.
Avukat Şükran Eroğlu (Tüketiciyi Koruma Derneği-TÜKODER) Genel Başkanı): Çekici için verilen paralar yasal değil
Bu konuda çok sayıda şikâyet var. Özellikle çekicilerin arabaları alıp gittikten sonra tüketicilerin araçlarını almak için verdiği mücadele inanılmaz. Çoğu kimse arabasının hangi otoparka götürüldüğünü bulabilmek için saatlerce araştırma yapıyor, bir kısmı otoparka fahiş paralar ödüyor, bir kısmı da yanlış yere park etmediği hâlde arabasının götürüldüğünü iddia ediyor. Üstelik İçişleri Bakanlığı son açıklamasında arabaların çekilmemesini, sadece ceza yazılmasını söylemesine rağmen buna da uyulmuyor. Yönetmelikle gerek otoparkların, gerekse çekicilerin verecekleri hizmet belirlenmiş olmasına karşın buna da uyulmadığını görüyoruz. Mart 2012'de yönetmeliğe yeni bir madde eklenmiş. Bu hükme göre, kamunun çekicileri kullanılacak ancak ihtiyaç duyulduğu hâllerde büyükşehirlerde UKOME, diğer il ve ilçelerde trafik komisyonlarının kararları ile özel ve tüzel kişilere araba çekme yetkisi verilebiliyor. Dolayısıyla son zamanlarda birtakım derneklerin çekici aldıklarını ve bunlarla arabaları çektiklerini görüyoruz. Eğer bu hizmeti özelleştirirseniz onlar da para kazanmak uğruna her türlü ihlali yapabilirler. Yönetmelikte bu özel ve tüzel kişilerin yaptığı işlemlerin nasıl ve kim tarafından ne şekilde denetleneceği, suiistimal durumunda ne gibi cezai hükümlerin uygulanacağı konusunda bir açıklama yok. Bir tüketicimizin başına geleni anlatmak isterim: Arabası çekiliyor. Kendisi gibi birkaç kişi ile araştırmaya başlıyorlar. Sonunda Dudullu tarafında bir otoparkta olduğunu öğreniyorlar. O sırada sivil bir araba yanaşıyor ve 'Sizi oraya götürebilirim' diyor, 4-5 kişi binip gidiyorlar. İzbe bir yerde, kötü bir otoparkta arabalarını buluyorlar (Oysa yönetmelikte otoparkların ne şekilde olacağı net şekilde belirtilmiştir). Bu sırada kendilerini götüren arabanın da otoparkın sahibine ait olduğunu, arabaların çekildiği yerde bekleyerek arabası çekilenleri götürdüğünü, bunun için de ayrıca ücret aldığını öğreniyorlar. Organizasyon tam anlayacağınız.
Çekici için verilen makbuzların da yasal düzenlenmediği belirtiliyor. Bu konuda belediyeye şikâyet edilebilir. Tüketiciler arabaları çekildiğinde verdikleri ücretlerin tamamının yasal olarak belgelenmesini istemeliler. Bunun haricinde alınan ücretin fazla olduğu düşünülüyorsa tüketiciler ilçelerde kaymakamlıklarda bulunan Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerine bir dilekçe ile başvurup fazla kısmın iadesini talep edilebilirler. Trafik Vakfı'nın uygulamaları ile ilgili çok sayıda şikâyet alıyoruz. Bu konuda birkaç defa belediyeye ve bakanlığa yazı yazmamıza karşın hiçbir sonuç alamadık. Belediyelerin aldıkları otopark bedellerine karşın otopark yapmamaları konusunda Tüketiciler Birliği dava açtı, dava devam ediyor. Ülkemizde tüm sorun uygulamayı yapan kurum ve kuruluşların yasaları yeterince uygulamamalarından ve sıklıkla yasayı ihlal etmelerinden kaynaklanıyor. Bakan açıklama yapıyor, genelge gönderiyor ancak dinleyen yok.
Bahadır İsmailoğlu (İnşaat Mühendisi): Kurallar Trafik Vakfı'nın yararını gözetiyor
Park yasağı, ihtiyaç duyulan trafiğin ve mevcut şerit sayısının ulaştırma mühendislerince hesaplandıktan sonra uygulanması gereken bir yaptırımken, İstanbul'da nerede banka, mağaza ve alışveriş merkezi varsa oraya park yasağı koyuluyor. Önce insanların park ettiği yerleri tespit edip sonrasında park yasağı uygulayan başka bir ülke olduğunu sanmıyorum. Ayrıca, ''yolu açtığını'' iddia eden çekiciler, yolu belli bir süre işgal ederek trafiği kendileri tıkıyor. Yolu kapatmayan bir aracı çekmek için yolu kapatmak hangi mantığa, mühendisliğe veya adalete sığar? 70 TL para alacak diye benim yolumu kesen ekibin nasıl bir niyeti olabilir? Ayrıca orada park eden araçların trafiği aksattığını varsayalım. Kaç tanesini çekebileceksiniz? Hepsini çekmelisiniz ki oraya bir şerit daha eklensin. Ama niyet yolu açmak değil, 70 TL kapmak olduğu için uygulama aradan bir aracı alıp gitme şeklinde yapılıyor. Eğer bu araçlar yolu kapatacak şekilde yasağı çiğniyorlarsa sırayla her birine ceza yazılır. Örneğin orada 10 araç varsa her birine 2012 tarifesine göre 72 TL ceza yazılması ve devlete 720 TL gelir olarak kaydedilmesi daha mantıklı değil mi? Trafiği aksatarak çekilen ve otoparka kaçırılan aracı almaya gittiğinizde, sizden 10 TL'si otopark ücreti, 60 TL'si ise bağış makbuzu karşılığı ne olduğu belli olmayan toplam 70 TL tahsil ediyorlar. Araç çekilirken fotoğraflarının çekildiği ve daha sonra cezanın adrese geldiğinden de bahsediliyor ki henüz canlı şahidine rastlamadım. Eğer ceza kesiliyor ise vakfa araç çektirmenin, ''Hazır yakalamışken vakıf da nemalansın bari!''den başka bir anlamı olamaz.
2 Haziran 2007'de bir içecek firması Air Race serisi adı altında dünyanın çeşitli şehirlerinde düzenlenen uçak yarışı organizasyonunu İstanbul'a getirdi. Binlerce İstanbullu Haliç'e akın etti ve bunun neticesi Haliç sahil yolu sağlı sollu otopark olarak kullanılmak zorunda kaldı. Trafik tek şeritten normal olarak akmaya devam etti. Derdi trafik olmayan Trafik Vakfı çekicileri nadir bir kaynak bulmuş gibi en az on çekici araçla bölgeye intikal ettiler ve tek şerit akan trafiği tamamen akmaz hâle getirerek binlerce aracın içinden onlarca aracı çekip vatandaşa eziyet ederek vakfa büyük katkıda bulundular. Daha önce de belirttiğimiz gibi trafik kuralları, yasaklar ve uygulanan cezalar kamu yararı gözetme temeli üzerine inşa edilmişken, İstanbul'da araç çekme uygulaması sadece Trafik Vakfı'nın yararını gözeterek sürdürülmektedir. Dikkat ederseniz kamu kurumlarının bahçelerindeki otoparklar sadece kurum çalışanlarına tahsis edilmişken, kurumların etrafındaki sokaklar da genellikle park yasaklıdır. Birçok kamu kurumunda işlem yaptırmak ''Acaba aracım çekildi mi?'' heyecanını da içinde barındırır oldu.