Yıllardır düzenlenen ve artık bir gelenek haline gelen Üsküdar Sempozyumlarının yedincisi 2-4 Kasım tarihlerinde Üsküdar Belediyesi Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştiriliyor.
Çeşitli üniversitelerin Profesör, Doçent ve Yardımcı Doçent statüsündeki öğretim üyelerinden oluşan 28 kişilik bilim kurulu üyelerinin katıldığı Sempozyumda; İstanbul'un fethinden bir asır önce Türk yerleşiminin görüldüğü ve kök salmaya başladığı Üsküdar'ın 660 yıllık kültür birikimine ışık tutmak amaçlanıyor. 3 günlük Sempozyum süresince Üsküdar'ı geleceğe taşımak adına yapılmış, yapılmakta ve yapılacak olan çalışmalar kamuoyu ile paylaşılıyor.
''1352'den Bugüne Şehir'' konusu ele alınıyor
Üsküdar Belediyesi tarafından düzenlenen ve açılışını Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen, Üsküdar Kaymakamı Mustafa Güler, Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara ile aralarında Üsküdar ile adları özdeşleşen Prof. Dr. Ümit Meriç, Prof. Dr. Nil Sarı, Süleyman Faruk Göncüoğlu gibi isimler ve çeşitli üniversitelerin rektör ve öğretim üyelerinin yaptığı Sempozyumun bu yılki konusunu, Üsküdar'ın ilk yerleşim tarihi olan ''1352'den Bugüne Şehir'' oluşturuyor.
Üsküdar kültürünü anlatan tanıtım filminin sonrasında İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili'nin Üsküdar Sempozyumları üzerine değerlendirme konuşması ile başlayan 7. Üsküdar Sempozyumu'nda Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen de bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, ''Artık muhakkak surette gündemde tutulması ve Türkiye'nin en önemli problemleri arasında zikredilmesi gereken problemimiz, kültürel problemleri çekip çevirme problemi olmalıdır'' dedi.
İsen, bir yöneticiden mucize oluşturmasının beklenemeyeceğini belirterek, iyi yöneticinin, elinin altındaki potansiyeli iyi okuyan ve bu potansiyeli mümkün olduğu kadar kinetik enerjiye dönüştürebilen kişi olduğunu söyledi. İsen, kültürün toplumdaki yerine dikkati çekmek istediğini belirterek, Türkiye'nin dünyadaki insani gelişmişlik sıralamasında bulunduğu yerin daha yukarılara taşınmasında kullanılacak enstrümanların bilim, kültür, sanat, spor ve turizm olduğunu vurguladı.
Mustafa İsen, ''Yakın yıllara kadar biz kültür ve sanatla ilgili politikalarımızı tamamen merkezi bir yapılanma üzerinden yürüttük. Biraz da bunu geliştirme, değiştirme, dönüştürme konusunda bir enstrüman olarak değerlendirdik. Oysa çağdaş dünyada yine artık kültürel faaliyetler özellikle planlama ve icra açısından büyük ölçüde yerel yönetimler eliyle yürümektedir'' diye konuştu.
Yerel yönetimler
Kendisinin gençlik yıllarında, şehrin fiziki altyapısını en iyi çözümleyen belediye başkanının başarılı görüldüğünü anlatan İsen, ''Özellikle 15 yıldan beri Türkiye'de daha çok sosyal belediyecilik diyeceğimiz bir yapı ortaya çıktı. Bana göre bu da miadını doldurdu artık. Yani mesela 15 yıl önce Üsküdar Meydanı'nda gördüğüm bir iftar çadırı beni heyecanlandırıyordu, bugün artık heyecanlandırmıyor. Toplum bunları aştı. Bugün belki bizim kültürel belediyecilik diye normlarını koyacağımız bir yeni yapı oluşturmamız gerekiyor'' şeklinde konuştu.
İsen, İbni Haldun'un ''kemali ihtiyaçlar'' diye tanımladığı ihtiyaçlara da tekabül edecek imkânlar sunan yeni bir belediyecilik anlayışına ihtiyaç duyulduğunu belirterek, şöyle devam etti: ''Bu belediyecilik anlayışı çerçevesinde de burada çok değerli bilim adamları var. Özellikle soysal bilimler alanlarında. Onlara yönelik de bir şeyler söylemek istiyorum. İşin sadece teorisiyle, tarihi arka planıyla, arkeolojisiyle uğraşmak bilim adamını tatmin edebilir ama Mustafa bey eminim ki Üsküdar'da uygulanabilir somut örnekler arayışı içindedir. Belediyeler sosyal belediyecilikten kültürel belediyeciliğe doğru dönüşürken, bizim sosyal bilimler konusunda da yeniden ciddi manada toplumun sosyal problemlerine çözüm üreten yaklaşımlar gündeme getirmemiz lazım.''
İsen, müzeciliğin önümüzdeki yıllarda çok üzerinde durulması gereken bir konu olduğunu anlatarak, küratör yetiştirmenin önemine değindi. Mustafa İsen, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bugün kadar toplulumuz müze deyince Roma sanatını, antik kentleri ve benzeri faaliyetleri düşündü. Oysa sadece Hazreti Peygamberin faaliyetlerinden bir tanesi için onlarca müze, sergi açılabilir. Gelişmiş kültür gelişmemiş kültürden çok, işlenmiş kültür işlenmemiş kültür önemlidir. Kaldı ki, bizim gelişmiş kültürümüz de var ama bu gelişmiş kültürü çağdaş bakış açılarıyla yeniden ele almak, değerlendirmek, işlemek ve çağdaş insanın beklentileri doğrultusunda onun önüne koymak zorundayız. Bunu yaparsak emin olun hem kendimiz çok tatmin olacağız hem düşüncemizin farklı bir çerçevede gündeme taşınmasına vesile olacağız. Bu çok keyifli bir iştir.''
İsen, özellikle sosyal bilimlerin sadece tarih, Türkoloji gibi alanların dışına taşınması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti: ''Mesela sanat tarihinin çok daha gelişmesi lazım. Sahne sanatları konusunda, sergiler konusunda çok elemanlarımızın yetişmesi lazım. Bunlarla hayatımız çok zenginleşecek. Sanatı bir amaç olarak görmüyorum. Sanatı insan kalitesinin yükselmesinde vesile olabilecek bir araç olarak görüyorum.''
İsen, bir hat, tezhip veya minyatür atölyesine gelen bir erkek ya da kadının öğrendiği güzelliklerin belli bir süre sonra kıyafetlerine yansımaya başlayacağını kaydederek, ''Artık mümkün olduğu kadar kıyafeti ile çantası yahut pardösü ile eşarbı arasında bir uyum görülecektir. Bizim insan kalitesinin yükselmesinden kastettiğimiz husus budur'' dedi.
Türkiye'nin ekonomik problemler konusunda bir mesafe katettiğini söyleyen İsen, ancak kültürel meselelerin nasıl çözümleneceği noktasında hala biraz flu bir görüntüye sahip olunduğunu, bunun netleştirilmesi gerektiğini anlattı. İsen, şöyle devam etti:
''Ben kültür tarihi ile uğraşan biriyim. Şunu çok iyi biliyorum: kültürel gelişmeler siyasi gelişmeleri belli bir mesafeden izler. Bu iktidarın belki 3'üncü, 5'inci, 6'ncı yılında hemen kültürel faaliyetlere yoğunluklu olarak zaman ayırmasını beklemek doğru olmayabilirdi. Bu eşyanın tabiatına da uygun değil. Ama artık muhakkak surette gündemde tutulması ve Türkiye'nin en önemli problemleri arasında zikredilmesi gereken problemimiz, kültürel problemleri çekip çevirme problemi olmalıdır. Türkiye'deki sosyal bilimcilerin bu konuda çok büyük bir sorumlulukları var. Mevcut yapıyla artık bu yapıyı götüremeyiz. Muhakkak surette ufkumuzu açmak ve çağdaş dünyada örneklerin var olduğu gibi bunları uygulanabilir, topluma entegre edilebilir bir çerçeveye taşımak gibi bir yükümlülük içindeyiz.''
Yeni nesillere ulaştıracağız
Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara ise sempozyumun yedincisini düzenlemekten duydukları memnuniyeti dile getirerek, ''Bilim kurulumuz çok yoğun bir çaba gösterdi. Uluslararası ve ulusal birçok tebliğ yapıldı. Onlara elimizden gelen desteği vermeye çalıştık. Gerçek anlamda huzura ulaşabilmemiz için yaşadıklarımızı yeni nesillere doğru ulaştırmamız gerekiyor. Bu sempozyum böyle olanakları sağlayacaktır'' diye konuştu.
Mustafa Kara; kültürel birikimimizin harmanlandığı en önemli mekanların şehirlerimiz olduğunu, bu nedenle de bu yılki sempozyum konusunu ''1352'den Bugüne Şehir'' olarak belirlediklerini ifade etti.
Şehir kavramının bütün hayatımızı kuşatan, kavrayan bir içeriği sahip olduğunu dile getiren Mustafa Kara, bu içeriğe uyum sağlayan herkesin yaşadığı şehirle bütünleştiğini dile getirdi. Teknolojinin gelişimiyle birlikte yüzlerce yıllık surlarla çevrili, tarihi eserlerle dolu şehirlerin yerlerini silüti gökdelenlerden oluşan, değer yargılarının değiştiği, insanların giderek özgürlük ve hukuk kavramlarından daha çok söz ettiği bir yapıya terk ettiğini belirten Kara, küreselleşen ekonomi ve kültürden, yabancılaşan ve yalnızlaşan insandan şehirlerin de nasibini aldığını belirtti. Mustafa Kara sözlerine şöyle devam etti:
''Artık hayatımız, adları modayla, küresel sorunların konuşulduğu toplantılarla, hatta protestolarla, mitinglerle, savaş tatbikatlarıyla, operasyonlarla anılan metropollerde, megapollerde geçiyor. Bizim arzumuz, hayalimiz ve hedefimiz ise tıpkı şanlı mazimizde olduğu gibi seyyahların gezmeye, ediplerin yazmaya, ressamların çizmeye, sakinlerinin ise yaşamaya doyamadığı şehirlerimize yeniden kavuşmak, kavuşmanın, elde etmenin imkânlarını aramaktır. Evet, değişim devam ediyor. Şehirler kendini arıyor, insan huzur arıyor, mutluluk arıyor. Bu belirsiz gidiş nereye varacak onu da bilemiyoruz. Ancak bildiğimiz bir şey var ki o da bu değişimden uzak kalamayacağımızdır.''
Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara, konuşmasının sonunda şehirlerimizin gelişmesi ve bu gelişimlerini sürdürebilmeleri için seçilmiş olan siyasetçilere büyük iş düştüğünün farkında olduklarını dile getirdi. Kara ayrıca şehir ve insan merkezli yatırım ve hizmet anlayışlarını hedeflerine yakışır bir şekilde ve cesaretle sürdüreceklerini ve yönetimini üstlendikleri Üsküdar'ın sahip olduğu potansiyellerden en azami derecede faydalanarak bunu gerçekleştireceklerine can-ı gönülden inandığının altını çizdi.
Bu arada, açılış programında ''Hanım Sultanların Ebedi Nakışları Sergisi'' izlenime sunulurken, Mavera Türk Müziği Topluluğu da konser verdi.
Sempozyum süresince ayrıca 19. ve 20. yüzyıl haritalarında Üsküdar Sergisi, Hanım Sultanların Ebedi Nakışları Sergisi, Mavera Türk Müziği Topluluğu'nun konseri de yer alacak.
16 oturumdan oluşan sempozyum kapsamında önce yerel bir perspektifle Üsküdar ele alınacak, sonra da Üsküdar'ın tarih, edebiyat, eğitim, mimari, sanat gibi maddi ve manevi kültür birikimleri, dün-bugün-yarın bütünlüğü içerisinde gündeme taşınacak. Sempozyum, 4 Kasım Pazar akşamı sona erecek.