Tarihten bugüne Anadolu ve Türk İslam geleneğinin sakin ve asude bir temsilcisi olma özelliğini taşıyan Üsküdar'ın bir başka farklılığı da Tanzimat sonrası yaşanılan Avrupai değişimin sosyal hayatta bizzat Avrupalı temsilcileriyle ilk örneklendiği birkaç mekândan biri olmasıdır. Bu özelliği ilk Üsküdar kendi içinde bir garip zıtlığı da barındırmaktadır. Osmanlı Devleti ile Rusya arasında cereyan eden Kırım Savaşı sırasında Osmanlı Devleti'nin müttefikleri olan Fransa, İngiltere ve bir aralık da Sardunya'nın sayılan yüz elli bin civarındaki askerleri İstanbul'a gelmişlerdi. Bunlardan 1854-1856 arasında Üsküdar'a yerleşen 35-40 bin civarındaki İngiliz askerleri, subay ve eşlerinin Üsküdar'ın homojen yapısı üzerinde olduğu kadar köklü gelenekleri, alışkanlıkları ve zevkleri üzerinde tesirler bırakmış olması muhakkaktır. 1854 Nisanı'ında Himalaya gemisiyle Üsküdar'a gelen binlerce İngiliz'in Anadolu'nun en ucunda İstanbul'a açılan bu sakin ve asude topraklar üzerinde geçici bir süre de olsa yerleşmeleri kalıcı etkilerin başlangıcını teşkil etti.
Kırım Savaşı, hastabakıcılık hizmetlerinin öneminin anlaşılmasına ve gelişmesine de katkıda bulundu. Hemşirelik mesleğinin kurucusu olarak kabul edilen Florence Nightingale (1820-1910) savaş sırasında 42 İngiliz hanımla birlikte İstanbul'a gelerek hastane olarak kullanılan Selimiye Kışlası'nda iki yıl boyunca yaralıları tedavi etti, hastabakıcılık eğitimi verdi.