Sebiller Osmanlı döneminde hayır ve hasenat niyetiyle cami, mescid, tekke, türbe ve çeşmelerin yanında padişahlar, sultanlar, paşalar, devlet büyükleri, zenginler ve madden elverişli kimseler tarafından yaptırılan yapılardı. Bazılarının içinde banilerinin mezarı da bulunur. Bu yapılar daha ziyade yol üzerlerinde, yolcu duraklarında bulunur.
Sebillerde bayram ve kandil günleri halka şerbet dağıtılırdı. Anadolu'da ilk sebiller Selçuklu zamanında yapılmaya başlandı. Osmanlı devrinde İstanbul'da pek çok sebil yaptırıldıysa da zaman içerisinde bunların pek çoğu gözden kayboldu.
Sebiller dörde ayrılırlar. Köşe sebilleri en eski ve klasik olanlardır. Cadde üzerinde yer alan bu sebiller taşkın biçimde köşelere yerleştirilirdi. İstanbul'da Mimar Sinan Sebili, Hüsrevkethüda Sebili, Gazanferağa Sebili buna örnektir. Cephe sebilleri büyük yapıların cephelerine hareket getirmek amacıyla yapılır. Eyüp Sultan'daki Mihrişahsultan Sebili bu türün en belirgin örneklerinden biridir. Anıtsal sebillerin sayısı çok azdır. İstanbul'da Karaköy'deki Salihasultan Sebili ile Sultanahmet'teki III. Ahmet Sebili bu türe dair nadide örneklerdendir. Pencere sebilleri genelde bir duvara açılmış ve bir veya birkaç pencereden ibaret sebillerdir. Diğer örneklere nazaran daha basit ve sadedirler.