Selâmi Ali Efendi tahsilini tamamladıktan sonra müderris olmuş, sonra kadılığı seçmiş, İstanköy'de müftü iken Celvetî tarîkatına intisap etmiş, şeyh Abdullah Efendiye mürid olmuş,ondan irşad icâzeti (diploması) almış, Bursa'da bir zâviye yapmıştır. Sonra İstanbul'a gelmiş 1090 H. 1679 M. yılında Aziz Mahmud Hüdâi tekkesine şeyh olmuştur. Bir ara şeyhliği alınmış, sonra padişahın emriyle aynı tekkeye şeyh olarak getirilmiştir.
Sicil sahibi 1103 Saferinde öldüğünü söylerken bir senelik bir hata etmiştir. Süreyya Bey Selâmi Ali Efendi hakkında şunları söylüyor: "Cezbe ve sahavet sahibi, şiddetli ve muhip idi. Bağlarbaşı'nda bir tekke ve camii, Bülbülderesi'yle Acıbadem'de birer cami, Bulgurlu ve Kısıklı'da birer zaviyesi vardır. Her birine vazifeli tayin edildi." Ayvansarayî Hüseyin Efendi de şunları söylüyor: "Selâmsız demekle maruf mahalde vakî cami, tekke ve yine Üsküdar'da Acıbadem nam mahallede bir cami, Bulgurlu nam yerde karyede dahi bir mescid ve Bursa'da dahi bir zâviye bina etmiştir. Hayırlar sahibi bir zat imiş."