Bizans döneminden sonra Osmanlı döneminde de Müslüman üst tabaka, köşk ve saraylarını Boğaz'ın diğer semtlerinin yanı sıra Üsküdar, Beylerbeyi ve Çamlıca sırtlarına yaptırıyordu. Osmanlı döneminde Üsküdar'da saraylar, sükûfe bahçeleri, yine Harem iskelesinin arka tarafında da Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılan Şerefâbad sarayı vardı. Salacak'tan Harem'e kadar sahilin üstündeki semtte vezirler, bürokratlar, edibler ve şairler otururmuş. 19. yüzyılda Bağlarbaşı, Osmanlı ileri gelenlerinin sevdiği sayfiye yerleri arasına girmişti. Sultanlar, paşalar burada bahçe içinde konak ve köşkler, hâttâ saraylar yaptırdılar.
Yüzyıllar Boyunca Üsküdar isimli çalışmada 14 yalı, 35 köşk, 6 kasr, 29 saray, 17 konak ve meşhur kimselere ait 9 ev zikredilmektedir. İbrahim Hakkı Konyalı, ''Saraylar, Köşkler (kasırlar), Sahil Saraylar ve Bazı Konaklar'' başlığı altında 85 adet eser sıralar. Bunlardan Abdülkerim Nadir Paşa Yalısı, Ahmet Fethi Paşa Yalısı, Bestekâr Haydar Bey Köşkü, Cemil Molla Köşkü, Cinci Hoca Sarayı, Bahriye Nâzırı Ahmet Vesim Paşa Yalısı, Damatris Sarayı, Hacı Ahmet Paşa Sarayı, Molla Bey Yalısı, Raif İsmail Paşa Yalısı, Mustafa Fâzıl Paşa Köşkü, Serasker Hüseyin Avni Paşa Yalısı, Servili Selim Paşa Yalısı ve Köşkü, Şehzade Abdülmecid Efendi Köşkü ve Şeyhülislâm Zeynelabidin Efendi Konağı isimlerini sayabileceğimiz onlarca saray, yalı, konak ve köşklerden sadece birkaçıdır.
Genel olarak Üsküdar tarihine bakınca, bu şehrin banliyö merkezi olarak köşk, konak ve saraylar şehri olarak hizmet verdiğini söylememiz mümkündür. Literatürde zikredilen rakamlar belli bir tarih dilimi ile sınırlı ve değişken rakamlardır.