Evliya Çelebi'ye göre, şehrin her yeri gezinti yeri olmakla birlikte bilhassa mesire yerleri "yarı dünya" gibi, "cennet gibi" yerlerdir. İlkbahardan kasım sonlarına kadar mesireler halkın gezme, eğlenme yerleridir. Evliya Çelebi'ye göre, IV. Murat döneminde Üsküdar, 9000 kadar bağlık, bahçelik; yalılar,evler ve benzeri binalarla süslenmiş bir şehirdi. 15 tane belli başlı mesire yerleri içinden, Büyük Çamlıca ve Küçük Çamlıca ile Millet Bahçesi mesireleri bugün de halka açık yerlerdir. Halka açık ortak mesire yerleri dışında Üsküdar, büyük oranda bağlık ve bahçeliktir. Bahçelerde, meyve ağaçlarının dışında her tür çiçek yetiştirilirdi. 19. yüzyıl sonlarında batılı bir hatırat, Üsküdar sokaklarının, bahçe ve bostanların yeşillikleri arasında kaybolduğunu yazar. Üsküdar'daki bu bağ ve bahçe geleneği tamamen yok olmuş, ancak çiçek geleneği, Özbekler Tekkesinin gül bahçesi ve Mustafa Düzgünman'ın ebru sanatı ile günümüze kadar gelmiştir.
Müslümanlardaki bu ağaç ve çiçek tutkusunun mezarlarda da sürdürüldüğünü görüyoruz. Üsküdar'daki Rum nüfusun denizciliğin yanı sıra bahçecilik, bostancılık ve meyvecilik yaparak geçindiklerini yine tarihten öğreniyoruz. İslami Cennet tasavvurunun bir gereği, Üsküdar'da her evin bir bahçesi vardır. Bahçede sular, ağaçlar, meyveler, güller, çiçekler vardır. Cami ve tekke bahçelerinde de gül yetiştirirler.