Bir ilkbahar sabahı,
Güneş'le uyandın mı hiç?
Güneş'le uyandın mı hiç?
1 Mayıs sabahı her zaman olduğu gibi balkona çıkıp, Karadeniz istikametinden esen deniz kokulu rüzgârı derin bir nefesle içime çekerek güne başladım. Güneşli güzel bir gün...
Sabahın sessizliğinde kuş sesleri kulağıma senfoni gibi geliyor... Hava berrak... Boğaz, gelinlik kız gibi kırıtarak mavi elbisesi içersinde akıp gitmekte... Baharın gelmesiyle birlikte Yerden fışkıran Yeşilin onlarca tonu arasında Erguvanlar... İki köprü arası, canlı bir tablo gibi karşımda... Nereden geldiyse aklıma, Samime Sanay'ın şarkısı dudaklarımdan dökülmeye başladı... ''Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç. Çılgın gibi koşarak kırlara uzandın mı hiç. Bir his dolup içine uçuyorum sandın mı hiç...''
Aklıma Taksim geldi... 32 yıldır 1 Mayıs'a kapılarını kapatan Meydan da durum nasıldı?
77 yılında derin güçlerin kana buladığı Taksim'de, korkular aşılacak, Sendikalarımız önderliğinde işçi ve emekçilerimiz sınavı geçebilecekmiydi? Marjinaller dâhil olmak üzere bütün gruplar üzerlerine düşeni layıkıyla yerine getirdiler... Çoluk çocuk, kadın erkek, genç ihtiyar... Biz bize bırakıldığımızda neler olabileceğini, istediğimizde neleri başarabileceğimizi tüm Dünya'ya gösterdik... Dünya'da şenlik havasında kutlanan tek ülke olduk! Olaysız kavgasız kansız...
Ama oda ne?
TV'de alt yazı geçiyor... Yine yeni şehit haberleri... Sanki içeride ki ağa babalarına selam gönderircesine... Sizler içeride olsanız bile biz bu Ülkeye ne bayram yaşatırız, nede Huzur...
İstanbul, Ankara, İzmir olmazsa, Giresun, Tunceli, Lice olur... Bizim işimiz Fidan devirmek... Ha Kadıköy meydanında ki Laleler, Ha falanca karakolda ki... Her olay bir mesaj... Hepsi bir plan ve program dâhilinde işliyor... Taksim meydanında ve gezi parkında ki envayi çeşit çiçekler gibi renkleri farklı olan ama gücünü bu topraklardan alan yüz binlerin Kardeşliği birilerinin uykularını kaçırıyor.
Yaşını başını almış, gelecekten hiçbir beklentisi olmayan ihtiyar bunakların zihinlerinde, ne ilk bahara, ne güneşe, nede çiçeğe yer var! Yeter ki onlara kan irin gözyaşı olsun... Vampir gibiler... Karanlık dehlizlerin de uşaklık yaptıklarının senaryolarını gerçekleştirmek için Derincilik oynasınlar... Satılmış kukla ve piyonlarıyla birlikte ne bu Ülkeyi nede insanını sevdiler... Onlar sevmemiş ve sevilmemiş olarak albümdeki resme, mazideki günlere, ağlayarak bakacaklar!
Ama Yüceler yücesinin buyurduğu gibi, bir gün oyunları ve hileleri başlarına dolanacak...
Çocuklarımız ve torunlarımız gelecekte mutlu, huzurlu ve zengin bir ülkede yaşayacaklar...
Tüm bu yaşadıklarımız doğumun sancısı... Biz sadece Baharı ve yarınları düşünelim...
Bir olalım Diri olalım yeter!
Şenol ŞEN