Hıncal'ın Kuyruk
Acısı...
Acısı...
Hep anlatılır, fakir bir köylü yaralı bir yılana süt vermiş, yılanda ona yuvasından bir tane altın vermiş. Bu durum günlerce devam etmiş. Köylü hastalanmış ve oğlunu göndermiş. Oğlu birkaç gün sonra kendi kendine ''Böyle uğraşamam ben, yılanı öldürüp bütün altınları alacağım!'' demiş. Ve ertesi gün baltayı sallamış yılana... Yılanın kuyruğu kopmuş ama yılan da köylünün oğlunu öldürmüş... Köylü, oğlunun gelmediğini görünce yılanın yanına gitmiş. Bakmış, oğlu cansız yerde yatıyor! Süt uzatmış yılana... Yılan, ''Ey köylü, sende bu evlat, ben de bu kuyruk acısı olduğu sürece biz seninle artık dost olamayız!'' demiş.
Efendim konuyu bilmeyenlere hatırlatmak isterim. 4 sene önce Boğazın Avrupa yakasında ki gürültü kirliliğine karşı, bizler yani Üsküdarlılar bu duruma kayıtsız kalan yetkilileri harekete geçirmek için imza kampanyası başlattık. Vaniköy, Kuleli, Çengelköy, Havuzbaşı, Beylerbeyi, Kuzguncuk muhtarlıkları da destek verince tepki çığ gibi büyüdü. Önceleri ikazlarla ufak para cezalarıyla geçiştirilen bu durum, toplanan imzalar ve yapılan protestolar karşısında mevzuatın değişmesine ve uykusuz kalan yüz binlerce insana zehir olan yaz gecelerinin huzurlu geçmesine sebep oldu.
Tabi bu mücadele yukarıda yazdığım satırlar kadar kolay olmadı. Mafyatik mekân sahipleri kapatma cezaları karşısında direndi. Kampanya liderleri tehdit edildi! Medyanın bir kesiminden büyük destek gördüler. Konuyu her zaman ki gibi İÇKİ mevzusuna getirdiler. Oysaki Boğazın en kaliteli İÇKİLİ lokantalarının Kuzguncuk, Beylerbeyi ve Çengelköy semtlerimizde olduğunu onlarda biliyordu. Ama savaşta her şey mubahtı onlar için. Bu Savaşta en büyük destekçileri de HINCAL ağabeyleriydi.
Hıncal ağabeyleri Kadir gecesinde doğmuştu... Muteber testisten olmaydı... O değilmiydi ki, Kırmızı Işıkta geçen 34 JV .. Plakalı araca ceza yazdıran, Kaldırım taşlarının standart'ını belirleyen, Valilere, Belediye Başkanlarına, Emniyet Müdürlerine her dediğini kabul ettirip emirler yağdıran! Öyle ise Hıncal ağabeyleri bir yazı yazardı ve Onun hışmından korkan bütün siyasiler ve mülki amirler hukukun üstünlüğünü değil, üstünlerin hukukunu yerine getirirdi.
Bilmediği veya kabullenemediği bir şey vardı Hıncal'ın. Artık bu ülkede seçkilerin değil, milletin emrinde olan siyasiler ve yöneticiler vardı. Bin tane zibidi hoplayıp zıplayacak diye Yüz binlerce insan sıcak yaz gecelerini uykusuz geçiremezdi. Hıncal'ın yazısında haklı olduğu bir cümle vardı aslında. ''Hamiyet, Müzeyyen söyler, Çengelköy dinlerdi!'' Evet, saydığı isimler yine söylesin, bizler sabaha kadar dinleyelim. Ama gecenin bir vakti, Yatak odamda bangır bangır Tarkan'dan Oynama şıkıdım seslerini duymak istemiyorum.Haşmetmeapları geceleri gezip, gündüzleri uyudukları için nereden bilsin uykusuzluğun ne demek olduğunu! Ama ilk işim bir tane zerzevatçı bulup, evinin önünde hoparlör ile bağırttıracağım. Adamı valiye polise belediyeye şikâyet edersen daha ağır yazacağım!
İşte yine bir yaz geldi. 1. ve 2. İnönü meydan muharebe savaşı gibi Hıncal, 4. Anadolu - Avrupa savaşını başlatıyor. Çünkü İlk defa 4 sene önce hezimeti tattı. 4 senedir yenilen pehlivan gibi güreşe doymuyor! 4 senedir her yaz başlangıcı rövanş peşinde. Çünkü Kuyruk acısı başka acılara benzemez!
Bu arada, Milletin haklı taleplerinin yanında olan, Çevre ve Orman Bakanımız Veysel bey'e, Belediye Başkanımız Mustafa Bey'e ve Çevre İl Müdürümüz Mehmet Emin Bey'e teşekkürlerimi arz ederim.
Şenol ŞEN