Hz. Ömer adaleti ile Dünya’ya nam salmıştır. “Dicle kenarında bir kuzuyu kurt kapsa, İndi İlâhide Ömer’den sorulur!” diyecek kadar teraziyi hassas tutmaya özen göstermiştir. Cuma
hutbesi bildiğiniz gibi farzdır. Konuşulmaz. Hz. Ömer bir gün hutbede konuşurken,sahabeden biri ayağa kalkıp, “Ya Ömer,falanca savaştan hepimize ganimet olarak 3 mt kumaş düşmüştü ve bu kumaş elbise çıkmayacak kadar azdı.Görüyorum ki sen elbise diktirmişsin.Bu mu senin adaletin.” Deyince Hz Ömer de, “ Doğru söylersin kardeşim, üzerime giyeceğim bir tane bile elbisem kalmayınca oğlum Abdullah kendi hakkı olan 3m kumaşı bana verdi ve benim hakkımla birleştirip elbise diktirdim! Ve Cumaya öyle geldim.” Herkes Ömer’in sinirleneceğini beklerken O, ellerini açıp haksızlık karşısında susmayıp, muhalefet eden bir ümmeti olduğu için rabbine dua etmiştir.
Adı adalet ile başlayan bir parti, manevi değerleri ön plana çıkan ve bu değerleri baz aldığını iddia eden bir parti kendi içinde adaleti tesis edemezken, başkalarından adaletli olmasını nasıl bekleyebilir? Tayyip bey için “Muhtar dahi seçilemez!” dendiği zamanlarda etrafında kimler vardı? Şimdi kimler var? Veya yok? Bir Abdüllatif (Şener) bey, bir Turhan (Çömez) bey vd.
Kötü günlerinde yanlarında olan bu insanlar,hutbede doğrular adına konuşan ve muhalefet eden sahabe konumundayken, Liderin şakşakçıları tarafından istenmeyen adam ilân edilmiş, bununlada kalınmamış, davanın zarar görmemesi için susan bu insanlar derin devletin adamı olmakla itham edilmiştir.
Gazete kupürleri ile dava açıldığı için isyan edenler,kendi arkadaşlarını (Turhan Çömez) gazete kupürlerini kullanarak disiplin kuruluna vermekten sıkılmamışlardır. Komik olan ise, partiye üye bile olmayan bu insan “partiden ihraç edilmiştir.” Siyaset, namuslu insanların işidir! Siyaset, Adaletli insanların işidir! Bu hasletleri taşıyanlar,taşımayanlar tarafından diskalifiye ediliyorsa ve bu insanların gönül kırıklığının üstüne birde iftiraya maruz kalıyorlarsa işte o zaman devreye “İlâhi Adalet” giriyor.