İki Önemli İlke
Üstatlarımdan öğrenmiş olduğum ve kıymetlerini gün geçtikçe daha iyi anladığım iki ilkeyi bu yazımda sizlerle paylaşmak istiyorum: Bu iki ilkeden birisi: ''Muhatabınız bir çocuk da olsa, ondan bir şeyi yapmasını istediğinizde, bunu neden istediğinizi ona ayrıntılarıyla izah edin ve çok özel durumlar dışında insanlara emr-i vaki yapmaktan kaçının.'' İkincisi ise: ''Telkinle gelen, telkinle gider; tesirle gelen kolayca gitmez.''
Telkin ve Kişisel İnisiyatif
Bu açıdan bakarsak, sözgelimi 11 yaşındaki oğlumdan kendisi için iyi olan bir şeyi yapmasını istediğim zaman, ona bunun gerekçelerini anlatırım. Onun aklını ve kalbini de konuya dahil etmeye çalışırım. Yoksa yaptığı şey, onun için iyi de olsa, neyi neden yaptığını anlamaz, kalbi ve aklı bu konuda ikna olmaz. Ayrıca kişisel inisiyatifini kullanamadığını da hisseder. Evet oğlum ''kişisel inisiyatif'' kavramının adını bilmeyebilir, ama bu durum, onun bu kavramla ilgili olarak pozitif veya negatif anlamda hislere sahip olmadığını veya olamayacağını göstermez. Onun idrak ve anlayışının gelişmesi konusunda ''araçları'' kullanırım. Yani onun kitaplar, dergiler okumasını, filmler seyretmesini veya benim dışımda da aklı başında kişilerle sohbet etmesini sağlarım. Çünkü sürekli beni veya annesini dinlemek, onda bir tür kanıksama meydana getirebilir. Bizim ona sunduğumuz doğruları başka kaynaklardan da edinip-öğrenmelidir.
Peki, diyelim ki çocuğunuzun size itimadı var; size inanıyor ve size olan sevgisinden dolayı söylediğiniz şeyleri yapıyor. Evet, acil bir şekilde harekete geçilmesi gereken ve sizin konuyu izah edecek zamana sahip olmadığınız bazı durumlarda, çocuğunuzun size karşı beslemekte olduğu böyle bir itimat duygusu, bir tür can simididir. Fakat ilk fırsatta gerekçelerinizi çocuğunuza açıklamalısınız.
Ve uzun vadede, çocuklarınıza veya çevrenizdeki kişilere önerilerde bulunurken, emr-i vakiye dayanmamalı, izahlarınız ve açıklamalarınızla onların kendi kendilerini ikna etmelerine yardımcı olmalısınız. Burada ''Siz onları ikna etmelisiniz!'' ifadesini kullanmaktan özellikle kaçındığımı, yine özellikle vurguluyorum!
Çocuklarımıza veya Etki Alanlarımızdaki Kişilere Telkinlerde Bulunmamızın Ne Sakıncası Var!
Peki, çocuklarımızın veya etki alanımızdaki kişilerin, onlara söylediğimiz şeyleri, bize karşı beslemekte oldukları sevgileri ve itimatlarından dolayı, aslında ikna olmaksızın yapmalarında ne kötülük var? Burada ikinci ilkeye geliyoruz: ''Telkinle gelen, telkinle gider; tesirle gelen telkinle gitmez.'' Yani gerekçelerini anlamadan sadece siz söylediğiniz için, bir şeyleri yapmakta olan bir kişiyi, telkine ve manipülasyona açık bir hâle getirmiş olursunuz. Sizi sevdiği için söylediklerinizi düşünmeden yapmakta olan çocuğunuz, başka, kötü niyetli veya cahil birisini sevdiği zaman, o kişinin söylediklerini de düşünmeden yapacaktır. Birisini sevdiği ve ona itimat ettiği zaman, onun tarafından söylenen şeyleri sorgulamayan bir çocuk veya birey, aslında ''açıkta ve mikrop kapmaya eğilimli bir yara'' gibidir. Siz: ''Benim çocuğum ne uslu bir çocuk! Bir dediğimi iki etmiyor ve her dediğimi itiraz etmeden yapıyor!'' diye sevinirken, gerçekte, aklını kullanamayan ve manipüleye açık bir insan yetiştirmiş olursunuz!
Bu Çocuklar Büyüyünce Nasıl Bir Şeylere Dönüşüyorlar?
Zihnim, bir süredir şu soruyla meşgul: ''Neden Türkiye?de bir çok insanı manipüle edip-kullanmak kolay görünürken ve bu sıklıkla yapılırken, aynı kişilerle akla dayanan ve iki tarafın da kazandığı işler yapmak bu kadar zor oluyor?'' Bu soru, insanı ilk duyduğunda gülümseten, ama sonrasında ve düşündükçe, acıtan veren bir sorudur.
Bu aldatılmaya açık, ama mantıklı ve ortak çalışmalara kapalı insanlar, telkinle ve emr-i vakiyle büyümüş kişilerdir. Onlara karşı dürüst olmak için teklifinizle veya kendinizle ilgili olarak bilgi verdiğiniz zaman, garip bir şekilde kafaları karışır ve sizden kuşkulanırlar. Çünkü anladıkları lisan bu değildir; onlar anlamaya değil, telkine açıktırlar. Sizi okuyamazlar ve tartamazlar, ama sözgelimi aynı memlekettenseniz, aynı takımı tutuyorsanız veya onlara, ortak tanıdığınız olan ve önemli bir isimle giderseniz durum değişir. Sizi anlamama durumları sürmekle birlikte, garip bir şekilde; birden bire telkine ve manipülasyona açık bir hâle gelirler. İş amaçlı veya sosyal anlamda iletişim kurduğunuz birisiyle hemşehri olduğunuzu, aynı takımı tutuyor bulunduğunuzu anlamanın; bunu belirtmenin veya o kişiye bir başkasının referansıyla gitmenin kötü bir yanı yok! Üstelik, ben iletişimde öncelikli olarak ortak paydaların bulunmasını her zaman önerir ve teşvik ederim. Ama sorun, bu türden kişilerin kendi inisiyatiflerini kullanamamaları, dış kaynaklı şeylerle ''havaya girmeleri'' ve kolayca, manipüle edilebilir bir hâle gelmeleridir. Onlarla dürüst bir ticaret yapmak ve hakkınızı almak mümkün olmazken, onları manipüle edip neredeyse soyabilirsiniz! Veya sosyal anlamda konuşursak, onlarlarla iki tarafın memnun kaldığı bir ilişki kurmak neredeyse imkânsızken, yine aynı kişileri duygusal anlamda manipüle edip-sömürebilmeniz mümkündür!
Duygusal Bağ Kurmak ve Manipüle etmek Aynı Şeyler midir?
İletişimde duygusal bağ kurmak elbette önemlidir. Ama aklı dışlamış, duygusal bağ kurmaktan öteye geçmiş olan; kabile kültürüne ve manipulasyona dayalı ilişkiler çabuk çökerler. Bu kültürün insanları, sizin mesajlarınızı telkin yoluyla benimseseler de, anlamazlar. Daha güçlü, büyük bir telkin ve manipülasyon, onları sizden veya kendi yollarından kolayca uzaklaştırabilir.
Duygusal bağ kurabileceğiniz, ama aynı zamanda sizi aklı başında bir şekilde sorgulayabilecek kişilerle iş yapmayı veya arkadaş olmayı hedefleyin. Bu tipleri bulmanın zor olduğunu kabul ediyorum. İşe, sizin anlayış düzeyinize sahip veya anlayış-idrak düzeyleri sizinkinden yüksek kişilerle iletişim kurmakla başlayın. Bu türden kişiler, duygusal bağlar kurmaya ve iletişime açık, ama manipülasyona kapalı kişilerdir. İtirazları, eleştirileri sağlam ve zorlayıcıdır, ama bu insanlar sizin gelişmenizi sağlarlar. Manipülasyona açık kişilerinse, ne itirazları ne de takdirleri anlamlı ve gerçektir.
Allah, aldanmadan ve aldatmadan yaşamak isteyen iyi niyetli kişilere yardım etsin! İşleri zor!
Savaş ŞENEL
İngilizce Öğretmeni & İletişim Danışmanı
Duyuru: ''Yeniden Genç Olsaydım, Neleri Farklı Yapardım?'' veya ''Latif-Ergonomik ve Sohbeti Çekici Bir İnsan Olmak'' adlı seminerlerimle ilgili olarak beni davet etmek istediğiniz takdirde, talebinizi aşağıda verilmiş olan her iki email adresine birden göndermenizi tavsiye ediyorum.
[email protected] ve [email protected]