Seçimlere bir aydan kısa bir zaman kaldı. Siyasi partiler seçim çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Her ne kadar Ulusal medya tarafından seçim iki parti arasında geçiyormuş havası verilsede, sandıkta 15 parti ve onlarca aday arasında kıyasıya bir rekabet yaşanacak. Zaten sonuçlar önceden tahmin edildiği gibi çıksa, seçime gitmeye milyonlarca lira harcamaya, gece gündüz programdan programa koşuşturmaya, miting düzenlemeye gerek kalmazdı.
Türk insanı sandığa giderken artık daha bilinçli... Bir kaç günlük seçim çalışmasına prim vermiyor. Yapılan ve yapılamayanları tartıp oy vereceği partiyi günlerce önceden belirliyor. Seçim döneminde yapılan çalışmaların ise insanların geriye yönelik hafızalarını yoklamalarını sağladığını ve en çokta kararsız seçmen üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu gözlemledim.
Benim yaş itibariyle en iyi hatırladığım 1999, 2002 ve 2007 seçimleridir. 99 seçimlerinde medya tarafından öyle bir rüzgar estirilmişti ki DSP'nin yüzde 45-50 arası oy alacağını düşünmüştüm. Nereye baksam, hangi kanalı açsam DSP ile karşılaşıyordum. MHP'nin ismi dahi geçmiyordu. Sandıklar açıldığında ise benim gibi binlerce insanın şaşırdığına inanıyorum.
2002'de ekonomik krizin gölgesinde yapılan erken genel seçim ise bende dahil olmak üzere herkesi yanılttı. Yeni kurulan Ak Parti'nin ve 99'da meclis dışında kalan CHPnin meclise gireceğini herkes bekliyordu, ancak koalisyon ortakları DSP, ANAP ve MHP'nin hatta DYP'nin dışarıda kalacağını kimse hesaplayamamıştı. Yani halk seçim kampanyalarına pek itibar etmemiş, 3 yılın hesabını sandıkta sormuştu.
2007 seçimleri ise Cumhuriyet mitinglerinin gölgesinde yapıldı. Meydanlarda toplanan binlerce insan ve koparılan tantanaya halkın tekisi sert oldu. Bizde Cumhuriyetçiyiz diyen sessiz coğunluk AK Parti'yi yüzde 47 gibi bir oranla yeniden iktidara taşırken, CHP'ye ise anamuhalefet görevini tekrar vermişti. Bu kez meclis iki partili değildi. MHP ve BDP'li bağımsızlarda meclise girmeyi başarmıştı.
12 Haziran 2011 de yapılacak Milletvekili genel seçimleri için siyasiler olanca güçleriyle çalışıyorlar. Mitingler, salon toplantıları, esnaf gezileri, ev ziyaretleri, afişler derken gündüzler geceye karışıyor. Mecliste grubu bulunan 3 siyasi parti AK parti, CHP ve MHP diğerlerine göre daha avantajlı. Siyasi partiler kanuna göre hazineden aldıkları paralar ile seçime bir adım önde başlıyorlar. Ancak parayla seçim kazanılmıyor. Seçimlerde başarılı olmanın yolu liderlerin performansıyla başlar, Genel Merkez yöneticileriyle devam eder, bitirici vuruşu ise yerel teşkilatlar yapar.
Yukarıda irdelediğim son 3 seçim sonucuna göre, bu seçimde de süpriz yaşanabilir. Bu süprizin ne şekilde olacağını ise sandıklar açıldıktan sonra hep beraber göreceğiz. Seçime bir kac ay kala yapılan çalışmaların sandığa çok fazla yansımayacağını düşünüyorum. Bilinçli olarak sandığa giden halk, İktidar ve muhalefet partilerini seçim dönemiyle değil, 4 yıl süresince yaptıklarıyla değerlendirecektir.
''Genel'' ile başlayıp ''Yerel'' ile biten seçimleri kazanmanın yolu bir dönem süresince uyumlu çalışmadan geçer. 4 yıllık performansa ayak uyduran genel merkez ve yerel teşkilatların seçimde başarılı olacağı aşikar... Ağustos böceği misali yan gelip yatan seçim arefesinde sokağa çıkanların ise başarılı olma ihtimali dahi yoktur.
Ziya SÜZEN