Hakkaniyet; haktan ve doğruluktan ayrılmamak, adalet üzere bulunmak, adalet ve insaf ile lâzım olanı icra etmektir...
Hepimiz ne kadar özledik hikmetli, latif, kibar, nezih, sağduyulu ortamları. O hal üzere ki, hayırda yarışılan, alanın değil verenin üstün sayıldığı...
Şerrinden emin olduğumuz, eline, diline sahip insanları...
Kendisi zulmetmediği gibi başkalarının da zulmetmesine müsaade etmeyen liderleri, insanları...
Ülkesi, insanlar ve başkası için feragat edebilen, diğergam, erdemli insanları...
İç sorunlarını çözemeyen, halkını adil bir şekilde yönetemeyen, adaletsizliklerden iktidar çıkaran bir ülke hangi çağa daha yakındır.
Şahsen bu seçimlerde iki liderin kıyasıya rekabet etmesini temenni ederdim. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Sayın Numan Kurtulmuş. Numan Kurtulmuş Saadet Partisi' nde başbakan olabilme ihtimali ile değil bir dava adamı olarak hep karşılıksız sevilecekti.
Öğrenilmiş çaresizliği çare olarak sunan, metal yorgunu bir iktidar; vatandaşı celladına aşık, mahkum konumunda belirsizliğe ve yok oluşa sürüklüyor...
İnsanların birbirlerine; bak bu lider daha iyi projeler üretiyor, hakça bir paylaşım ve ötekileştirmeden bir hayatın var olabileceğini sunuyor şeklinde konuşmalar olsa...
Bir lider ki, kaybetmiş, kendisi dahi konuştuklarına inanmayan, gözlerinin fer'i sönmüş toplumun karşısında nutuk atıyor! Ne acıdır ki, yapamadıkları, yapmayı istemedikleri yaptıklarından çok fazla...
Avantajı ise, kendisinden daha kötü siyasetçilerin olduğuna ve vatandaşın kendisini nasıl olsa seçeceğine inanması...!
Yani rakiplerinin maç kaybetmesi sayesinde kümede kalmak için dua eden takım gibi...
Hani sadece birbirlerini eleştiren kaynana-gelin gibi...
Birbirlerinin açığını arayan evli çiftler gibi...
Millet kimin umurunda? Buğdaya değil himmete talip olan siyasetçileri özlemekteyiz.
Sandık gelir, çaresiz vatandaş soru şıklarından birini seçmek zorunda...
Başbakan 2006 yılında ABD'ye giderken oyumuz %26 diye açıklama yapmış, daha sonraki süreçte mitingler, 367 tiyatrosu, e-muhtıra, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile birlikte gidilen bir seçim ve AKP'nin % 47 oranında oy alması...
3 Kasım 2002 seçimleri meşru olmayan bir seçim sonucu ortaya çıkarmıştır. Çünkü DYP barajı aşmasına rağmen, aynen bu seçimlerde yaşatılan ?bağımsızların veto edilmesi ile hesaplanan, Güneydoğu' da BDP'nin adaylarını güçlendirmek, olası bir CHP ihtimalini önlemektir. Zaten AKP bu bölgede bağımsızlardan kalana razı olacağı bir liste oluşturmuştur- kaos o zaman seçim sonuçlarına yansıtılmış %34 ün %65'ten daha büyük olduğu, milletimizin oylarının ne kadar etkisiz olduğu, ortaya konulmuştur.
AKP bundan sonraki seçimlerde de -2009 Yerel seçimi hariç-hep oylarını artırdı. Bugün de seçimlere gidiyoruz ve yanılmak isteyerek bir seçim tahmininde bulunmak istiyorum.
Siyasette inandırıcılık ve hafıza çok önemli. AKP 2001'i sürekli hafızalarda tutarak mevcut durumun sorgulanması ve kıyaslanmasını engellemektedir.
Milletimizin hafızası; askerimize çuval geçirilmesi, Habur Kapısı ve Libya'nın bombalanmasına destekle beraber-1911 yılında Libya'nın İtalyanlar tarafından işgalinde, Tobruk'ta Demre'de ve diğer vilayetlerde M. Kemal ve arkadaşları gönüllü olarak savaşmışlar ve halkı düşmana karşı cihada yönlendirmişlerdir. Bugün NATO ile beraber istikrarlı ve meşru bir yönetimi yıkmak için Haçlı Orduları ile birlikte savaşıyoruz. Irak Savaşı'nda milyonlarca insanın ölümüne neden olan uçakların İncirlik'ten kalktığını da unutmayacağını zannediyorum.
Seçimler koyun-keçi muhabbetinde ''a bak senin de neren gözüküyor'' bayalığında. Bu kadar seviyesiz bir seçim ülkeyi yarınlara umutla taşımaya yetebilecek mi?
Umut ve heyecanının kaybetmiş milletler başka devletlerin himayesine girmeye hazır hale gelirler.
AKP, 8,5 yılda ülkeye bir şeyler vermeye çalışmıştır. Ama daha çok iktidarda kalmak için çaba göstermiştir. Vatandaşa yapılan hizmetleri Nasrettin Hoca fıkrası ile anlatacak olursak;
''Bir gün köylünün biri hocaya bir tavşan getirir. Hoca köylüyü ağırlayıp ona çorba içirir. Bir kaç gün sonra adam yine gelir, hoca onu yine ağırlar. Bir hafta sonra bir kaç adam gelip konuk olmak ister. Hoca ''Siz kimsiniz?'' diye sorunca ''biz tavsan getiren adamın komsularıyız'' derler. Hoca bunları da ağırlar. Aradan bir kaç gün geçince yine birkaç adam gelir. Hoca yine ''Siz kimsiniz'' diye sorunca onlar ''biz tavsan getiren adamın komşularının komşularıyız'' derler. Hoca da bunların önüne bir bakraç su getirir koyar. ''Bu nedir'' diye sorduklarında hoca da ''bu tavşanın suyunun suyu dur'' der.
İktidar tavşanı yemiştir millete de tavşanın suyunun suyu kalmıştır.
İnsanların gizli ve saklı ayıplarının araştırılmaması bize emredilmiştir. Kişilerin hanelerine girilmesi ve bunların kayda alınması, sadece ve sadece seçim sonuçlarını etkilemeye ve zihinleri bulandırmaya yöneliktir.
Hedef 2012 başkanlık seçimleridir. Yüksek tepelerde kazanlar kurulmuş herkes birbirini yeme yarışına girmiştir.
Bu seçimlerde ülkenin birliği ve bütünlüğü ana konudur. Çok ağır ve yıkıcı bir ekonomik kriz kapıdadır. Ülkemizin şu an için fethedilmeyen hiçbir yeri kalmamıştır. Hiçbir uzvu tutmayan felçli bir hasta konumundadır. Bu söylenilenler 12 Haziran'dan sonra daha net anlaşılacaktır. Mankurtlaşan yöneticilerimiz iyi ile kötüyü ayırt edemez haldedir.
Hükümet Doğu ve Güneydoğu'dan BDP bağımsızlarının en yüksek oyu almasını, MHP'nin baraj altı kalmasını ve CHP' nin de bugünlerde yeni bir takım senaryolarla yıpratılmasını hesaplamaktadır. Bu adil bir yarış değildir.
Başbakan yardımcısı ağzına her geleni söylemekte, hatta ana muhalefet liderini ''çok konuşursan senin de kasetin çıkar'' diye tehdit etmektedir.
Ekonomide kötü para iyi parayı kovar diye bir tez vardır siyasette de kötü siyasetçi iyi siyasetçiyi kovmaktadır.
Kim hükümet kurarsa kursun, ne kadar vekil alırsa alsın, siyaset tıkanma noktasına gelmiştir. Bunun müsebbibi de gittikçe Baas rejimine giden seçim anlayışımız ve beceriksiz siyasetçilerdir.
Bu seçimde unutulmuş partiler, Saadet Partisi, Demokrat Parti, BBP' nin beklenenden fazla oy alacağını, Milletimizin Habur'u unutmayacağını, Türklüğü ve Türkleri baskı altına almaya çalışan organizasyonlara gerekli ihtarları yapacağını düşünüyorum.
Bu seçimlerde;
AKP : 36-40, CHP : 28-34, MHP:14-18, Bağımsızlar: 6, Saadet Partisi:3-4, Has Parti: 1, Demokrat Parti:3, BBP :1, DSP :1 oranında oy alabileceğini tahmin ediyorum.
Büyük şehirlerde CHP ile AKP başbaşa gideceği gibi, MHP ve CHP' nin oyları toplamı AKP'yi geçtiği iller de mevcut olacaktır. Seçim sonuçlarını İç Anadolu ve Karadeniz' den gelen sonuçlar belirleyecektir.
Büyükşehirler, yeni seçmen ve ekonomik sıkıntılar sürpriz oyları ve dip dalgayı oluşturacaktır. Seçim sonucunda ilk defa oy kullanan ve emekli seçmenlerimizin oyları umulmadık taban kaymalarını doğuracaktır.
Sonuçları hep beraber göreceğiz. Ülkemize ve milletimize hayırlı olsun...
Av. Cihan Tufan
