Beşiktaş'tan Bebek'e giderken yol üstünde küçük bir yerleşimdir Arnavutköy. Fakat Kuruçeşme'yi geçtikten sonra âdeta artık farklı bir kültürün içindesinizdir. İlk önce evlerin çatıları gözünüze çarpar. Çentiklenmiş beyaz çatılar... Rengârenk, sıra sıra dizilmiş küçük evler vardır. Her biri ayrı bir sadelik ve ihtişam peşinde. Başka bir ülkeye geldiğinizi sanırsınız. Zira dar sokaklar arasında yürümek size ayrı bir haz verir. Havada bir hoş lavanta benzeri koku... Sokaktaki insan silüetleri büsbütün farklı gelir. Çevreyi kâşif gözüyle gözlemlemekten kendinizi alıkoyamazsınız. Yokuşu çıkarsınız orada bir mezarlık ama Rum Mezarlığı, bir de kiliseleri var Ortodoks Rumlarına mahsus... Âdeta Bizans'ın hayaleti gezer ortalıkta, ince hoş bir Rum şivesiyle. Köşedeki küçük beyaz evin balkonunda bir Rum kadını, kendine has şivesiyle konuşurken duyarsınız. Balkonunda rengârenk mis gibi çiçekleri, bahçede sürekli havlayan sinirli köpeği, derken ayağınız kaldırımdaki o taşa takılıverir. Hay Allah bu taşlar ne de garip dizilmiş dersiniz. Arnavut tarzında...
Artık gezintinin sonuna gelince geri dönmek için yola koyulursunuz. Otobüs tıklım tıklım. Arnavutköy havası otobüse de yansımıştır. O farklı lavanta benzeri kokuyu burada da duyarsınız. O Rum kültürü bir süre daha sizi etkisinde tutacaktır. Beşiktaş'a gelip motorla Üsküdar'a geçince işte o an anlarsınız ki bu sefer bambaşka bir kültür içindesinizdir. Türk kültürü. Evet burası tam da bir Müslüman Türk kültürünü yansıtır. Motordan iner inmez sizi camiler karşılar. Mihrimah Sultan Camii. Sonra önünde duran Osmanlı mimarisi bir Üsküdar Çeşmesi... İlerledikçe kültür daha da yoğunlaşır. Hemen köşede Aziz Mahmut Hüdayi Türbesi vardır. Mimar Sinan Çarşısı da kubbeli yapısıyla göz doldurur. Sonra yokuş yukarı çıkmaya başlarsınız. Evler ne kadar beton arme de olsa o Türk yapısı hemen dikkatinizi çeker. Sağlı sollu hamamlar. Hayret hâlbuki Osmanlıdan sonra ne kadar da çok zaman oldu. Hala dimdik ayaktalar, hala insanları çekiyorlar. Hani daha Abdülaziz zamanından kalma... Sonra sokak, mahalle adları dikkatinizi çekmeye başlayacaktır. Valide-i Atik Mahallesi. Valide İmareti, Valide Kâhyası, daha da yukarı çıkarsınız; Çinili Camii, Çinili Hamam, Çinili Hamam Sokak... Sahil boyu gitseniz de durum pek farklı değil; hemen önünüze çıkacaktır; Fethipaşa korusu, Cemile Sultan Korusu, Beylerbeyi Sarayı. Üsküdar'da nereye adımınızı atsanız Osmanlı, Türk ve Müslüman kültürü vardır.
İstanbul'da iki yer iki kültür... Her ikisi de capcanlı, dimdik ayakta, âdete tarihten fışkırır gibi... Bu gezinti bize gösteriyor ki, kültürler heterojen bir yapı arz eder, yani ne kadar da yakın olsalar birbirlerine asla karışmazlar. Asırlara meydan okurcasına...
Av. Şerife Pamuk