Bundan yaklaşık 6-7 ay önce Ankara'dan gelen 2 misafirimizle birlikte İstanbul'daki çeçen kamplarını ziyarete gitmiştik. İstanbul'da 3 tane çeçen kampı var: Ümraniye, Kadıköy ve Beykoz.
Beykoz'dakinde fazla kalamadım ekildiğim bir buluşmaya gitmem gerekiyordu. Fakat Kadıköy ve Ümraniye'deki çeçen kamplarını çok iyi hatırlıyorum.
Bu kamplarda yaşayanların mülteci olduklarından sebep, çalışma izinleri yok. Bırakın çalışma iznini gezme izinleri bile yok. Polis yakaladığı zaman önce 4 ay içerde tutuyor sonra da 15 günlük izin alabilmesi için gezme izini veriyorlar. Fakat ne mümkün mülteci olduklarından sebep oturma izni de alamıyorlar. Çocuklar ikametgah olmadığı için okula kayıt yaptıramıyor. Göz yuman bir öğretmene denk gelirlerse okula gidiyorlar ama sonunda karne yok, diploma yok...
Aynı memleketten kalkıp gelmiş, biri İstanbul'un Ümraniye'sine diğeri Kadıköy'üne yerleşmiş iki grup insan, mülteci...
Fakat iki kamp arasındaki fark o kadar belirgin ki anlatılmaz görüp şahit olmak gerekir.
Önce Kadıköy'den bahsedeyim
Kadıköy kampı, Fenerbahçe ordu evinin yanındaki TCDD'nin lojmanlarının olduğu yer. Kapıdan içeri girdiğinizde zaten farklı bir dünyaya girdiğinizi anlayabiliyorsunuz. İlk bakışta ucuz bir plaj otelinin pansiyonlarını anımsatıyor. Her tek kişilik pansiyonda bir aile yaşıyor. Tuvaletleri ortak, banyoları ortak...
Kadıköy'dekiler de diğer mülteciler gibi gelen yardımlarla yaşıyor. Fakat Kadıköylülerin getirdiği giymedikleri mini etekleri, terlikleri, tişörtleri ne onların kültürüne uyuyor ne de inançlarına...
Yokluğun zulmü buna da alıştırmış. Giymişler mini etekleri... Şalları başlarına yarım yamalak başörtü yapmışlar... Gelen yarısı kullanılmış makyaj malzemelerini kullanmışlar... Ağır olacak ama çeçenden çok ruslara benzemişler. Ruslaşmaktan korktukları için Müslüman topraklarına sığınmışlar ama burada Müslümanların ilgisizliğinden ruslaşmışlar.
Kadıköy bu şekilde ama Ümraniye çok farklı durumda.
Ümraniye'de Atakent'te bir camiinin altında yaşıyorlar. Bir camiinin kömürlüğünde yaklaşık 150 kişi...
Buradakilerin Kadıköy'deki gibi bir pansiyon odaları bile yok. Perdelerle birbirinden ayrılmış ailelerin hudutları...
Çalışma ve yaşama hakları buradakilerin de yok. Buradakiler de yardımlarla hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar...
Fakat Ümraniye'dekiler, Ümraniye halkının muhafazakarlığını içlerinde hissediyorlar. Ne yaşam tarzlarında ne de inançlarında değişme olmuş...
Dışarıdan bakan ''Evet bu çeçen'' diyebiliyor.
Evet iki kampın yaşamları bu şekilde...
Hem de tam 10 yıldır...
10 yıldır çekilen bu çileyi sorduğumuzda iki kamptan farklı iki ses yükseliyor.
Kadıköy: Biz Avrupa'ya gitmek istiyoruz. Burada ne yaşadığımız belli ne öldüğümüz. Ölsek kimsenin umurunda değiliz
Ümraniye: Biz burada çile de çeksek Müslüman Kardeşlerimizle birlikteyiz. Ölürsek Müslüman topraklarında ölelim.
Evet iki kamptaki durum aynen böyle...
Şimdi Türkiye'nin yeni bir mülteci kampı daha oldu. Bu kamptakiler de (Müslüman)kardeşlerine sığındı. Bu kamptakiler de Müslüman. Bu kamptakiler de yardımlarımızla yaşayacak.
Yalnız bu sefer 150-200 kişi değil!
Binlerce kişi...
Biz de bu kapsamda Salı, Çarşamba ve Perşembe günü Üsküdar İskelesi'nde Suriye'den bize sığınan Müslüman kardeşlerimiz için yardım kampanyası düzenliyoruz(Yediğimizden İçtiğimizden Giydiğimizden). Para istemiyoruz. Sadece yardım kampanyamıza yardım etmenizi istiyoruz.
Hatay kampını, Kadıköy kampına ya da Ümraniye kampına çevirmek bizim elimizde.
Ayaklarımız oraya gidemese de en azından ellerimiz uzansın
Benim bu haftalık yazım bu kadar hepinizi ''taşın altına elini koyma''ya davet ediyorum.
Selam ve dua ile...
Hacı Bekir ALTUNTEL