Hiç bir ramazanda böyle zorlandığımızı hatırlamıyoruz. Sabah 04:00'de imsakla başlayıp akşam 20:30'a kadar oruç tutuyoruz. Tam 16,5 saat!
Bu kadar uzun oruç süresine devrimizin güzide alimleri olan, Yaşar Nuri Öztürk, Zekeriya Beyaz gibi veya ne bilim Abdulaziz Bayındır gibi hocalardan çözüm beklerken, çözüm hiç beklenmedik bir yerden, dahi bir gazeteciden geldi.
CAN ATAKLI!
Yaşar Nuri hoca(!) daha önce namazı birleştirdiği gibi orucu da bölebilirdi belki...
Öğlene kadar ''Part1'', öğleden sonra ''Part2''
Zekeriya hoca(!) Kur'an'dan ayetler gösterebilirdi.
قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ ...
''Bakın Kur'an kafirlere sesleniyor. Müslümanların oruç tutma gibi bir zorunluluğu yok'' diyebilirdi.
Belki de Abdulaziz hoca hiç bir delil göstermeden direk ''oruç moruç yok. Allah'ın sizin aç kalmanıza ne ihtiyacı var akıllı olun biraz'' diyebilirdi.
Biz böyle yapıcı fikirler beklerken mümtaz insan, değerli şahsiyet, Türkiye'nin yetiştirdiği Uğur Dündar'dan sonraki en araştırmacı gazetecimiz Can ATAKLI dahiyane bir fikirle ortaya çıktı.
Ramazan ayını Mart ayına sabitleyelim.
Aslında mantıksız da değil. Kimi zaman 8 saat kimi zaman 16 saat oruç tutacağımıza bu işin ortalaması olan 12 saate sabitlemek daha mantıklı. Ayrıca biz arap takvimi kullanmıyoruz ki ramazan ayını bekleyelim. Amaç oruç tutmak değil mi?
Bizim gibi modern çağdaş takvim kullananlar ramazan ayını nerden bilsin. Ramazan gelsin diye gök bilimci olup ayın hareketlerini mi takip edeceğiz. Her sene Mart ayında gece ve gündüzün eşit olduğu vakitlerde orucumuzu tutalım.
Hakikaten de güzel fikir!
Aslında biraz daha geliştirilebilir. Misalen; Ramazan ayında oruç tutamadığımız günlerin kefareti bir gün değil mi? ama hangi gün olduğu belli değil. Sadece bir gün. O halde biz niye 12 saat tutacağız diye çırpınıyoruz? Niyet etmeyelim gündüzün en kısa olduğu aylarda misalen aralık, tutalım orucumuzu.
Hiç de fena fikir değil doğrusu. Bu daha güzel olur zannımca...
Bir de şu teravihler var. 20 rekat kıl kıl bitmiyor. Üstelik camilerde çok kalabalık ve sıcak oluyor. Onu da şöyle serin aylara getirelim diyeceğim ama ona çok şükür Abdulaziz hocamız(!) çözüm buldu: Teravih diye bir şey yoktur!
Ramazanla ilgili bütün sorunları çözdüğümüze göre sıra geldi Şeker bayramına...
O kadar oruç tutacağız, namaz kılacağız, gerçi teravih yokmuş ondan yırttık ama yine de bu mübarek günlerin sonunda bir de mükafatımız olması lazım: Şeker bayramı
Peki onu nasıl yapacağız?
Büyük usta araştırmacı alimimiz Can bey kadar olmasa da acizane bir fikrim daha var. Şeker bayramını da orucun bittiği ilk salıya denk getirelim. Bayramdan 3 gün tatil olduğu için kafadan 9 gün tatil ooohhhh...
Ver elini marmaris, bodrum, fehtiye, bebek...
Allah'ım din ne günlere kaldı...
Hacı Bekir ALTUNTEL