Geçtiğimiz haftalarda medyada flaş haber olarak Maltepe Belediye başkanı Mustafa Zengin'in gözaltına alındığı haberini okuyunca, geçmiş flaş haber alışkanlık refleksiyle bir an yine mi Ergenekon dalgaları başladı gibi algıladım. Aslında Maltepe Belediye Başkanı Mustafa Zengin'in Ergenekon davalarıyla ne ilgisi olabilirdi ki; işte bilinçaltı refleksi.
Haberin detaylarını okuyunca daha önce başlatılan bir soruşturma nedeniyle başkan yardımcıları ve başkan ifade için çağırılmış ki sonuçta bunu hepimiz gördük.
Mustafa Zengin bu Sefer! Çelik! bir iradeyle Vakur! bir duruş sergileyerek gözaltına alınmadığını kendisinin çağırıldığını ve arkadaşları da bırakılana kadar ifade mahallinden ayrılmadığını anlatıyordu.
Tam da bu sıralar İbrahim Tatlıses, Levrek'in en fazla çıktığı Karadenizin şirin beldesi Of yöresinin seçkin iş adamlarından Holoğlu Grubunun rehabilitasyon merkezinde Ayşe hanım ile nikah kıyıyordu. Ama kendime de sormadan edemedim Maltepe'de kıyılan bu nikahta acaba neden Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül nikahı kıyıyordu da kendi beldesinde gerçekleştirilen bu nikah merasiminde Maltepe Belediye Başkanı Mustafa Zengin nikahı kıymıyordu ve hiç de neşeli görülmeyen Fatih Terim de Nikah şehidi olarak oradaydı.
Ergenekon, Ergenekon diye diye son yıllarda Ergenekon kelimesi üzerinden toplumumuzda öyle bir algı oluştu ki herkes Ergenekon kelimesini telaffuz etmekten hoşlanmaz oldu.
Halbuki Ergenekon kelimesi bir zamanlar toplumumuzun kahir ekseriyetinde gururu ve iftihar vesilesi bir destanın öyküsüydü. Ergenekon destanını toplumumuzun büyük bir kesimi bilir hatta soy isimlerinde, şirket isimlerinde ve daha bir çok yerde toplumumuz tarafından canlı tutulurdu.
Tabii yaa mesela şimdi gelecek baharda Maltepe'de Başıbüyük tepelerinde bir Ergenekon şenliği düzenlense fena mı olur?
Ergenekon destanı canlandırılsa şenlikler yapılıp 2B yasasının da getireceği imkanlarla Başıbüyük Ormanları Ergenekon şenliklerinin yapılacağı alanlara dönüştürülse ve Çelik iradeli Gürbüz nesillerimizin milli manevi değerler çevresinde ateşler yakarak, şenlikler yaparak demir ve bakırı eritip ozonlar saçarak yüzyıllar öncesinin köklerini yaşatarak geleceği kucaklasalar iyi olmaz mı?
Takılmışız bir Ekonomi ekonomi, yat ekonomi kalk ekonomi, sabbahtan akşama kadar tv lerde binbir ekonomi yorumcuları dolar fırladı altın düştü, euro fıttırdı borsa çaktı, para para para para, arkadaş anladık da hep para hep para mı, yoksa büyünün iksiri de mi para, insanlar para ile mi hipnoz oluyor, parayı tanrı edinmiş de paraya mı tapıyor nedir bu para para para, para dediğin zaten patronunun elinde ve dilediği kadar basıp dilediği kadar kendi istediklerine dağıtıyorken, sabit gelirliler ve güvenli dolaşan paranın pasta payında pek de fazla pay alamayanlar zaten eline geçenleri yapılan zamlar ve vergilerle anında elinden çıkarıyor.
Ama Tv'lerde hep ekonomi programları ve para para para ve Ülker takım yıldızında parlayan Boğa burcu gibi artık bakıyorsun herkesin dilinde İsa Mesih Gelecek, Mehdi yakında çıkacak söylemleri, koca koca profesörlerden, cemaatlere, tarikatlardan, Evangelistlere Hahamlardan, papalara herkes bir para para para diyor bir de İsa Mesih gelecek, bu gelecek de gelecek diyenlere İsa Mesih gelecek de ne olacak gelecek de gelecek diyenlerin bakıyorsun çoğunluğu zaten kurtaracağı kadar kurtarmış da parayı İsa Mesih gelecek de bunlardan ne kurtaracak?...
Haa eğer dert İslam Peygamberliği'nin Son Peygamber oluşunu inkar ile Kur'an'ı rafa kaldırmaksa, demek ki onun için mi paranın patronları istedikleri kadar parayı serbestçe basabiliyorlarken aslında konu para ekonomi değil de insanları ikna ve yönetmek için ve inkar için kontrol etme aracı çomağın ucuna takılmış bir tutam ot peşine koşturmak mı, O zaman Koşanların arkasına geçip de, uzattığı sopanın ucuna bağladığı bir tutam otu yakalayıp yemek için yarışanlarla işi ne?
Bunca komedi işler arasında arada bir ciddi söyleşiler de olmuyor değil, geçenlerde internet sitelerinde Adnan Oktar Hoca'nın bir Tv programı ne güzel ve ciddi söyleşileri vardı, Adnan Hoca, stüdyo da sohbet ettiği üç hanımefendiye ''Hadi şimdi şu münafıkları bir çatlatalım; hanım kızım söyle bakim sen beni seviyor musun diye sorunca, hanım kız ''Hocam seni öyle çok öyle çok seviyorum ki'' ötekine aynı soruyu sorunca o da seni herkesten çok seviyorum, öteki de aynen hocam ben seni en bi çok seviyorum'' diyerek gerçekten münafıkları çatır çatır çatlatan müminler olarak ciddi bir yayına imza atıyorlardı.
İşte böyle ciddi mü'min hocalarla Mehdi ve İsa Mesih konusunda insanları bilinlendirilebilirdi. Artık kendi tv'lerinden sürekli takip edeceğim.
Bu arada 8 sütun'da Budistlerin ölülerini akbabalara nasıl yedirdikleri resmedilmiş ti ki Fatih Altaylı'nın yayınladığı fotoğraflar yanında sıfır kalırdı, görsel medyada bunca yıllar sonra sadece 8 sütun mu bulmuştu da haber yapmıştı böyle bir merasim vardı da bu güne kadar hiç kimse neden çekim yapıp da yayınlamamıştı.
Av. Cihan Tufan
