Yurtdışında yaşamakta olan ve benden zamanında benden internet üzerinden İngilizce dersi almış olan bir öğrencimle yine internet üzerinden yazışıyorduk. Sohbetin bir yerinde, nasihatlerini önemsediği büyüğünden söz etti. Ben de ona, bu kişinin kaç eserinin İngilizceye tercüme edilmiş olduğunu sordum. O da: ''Eserlerinin İngilizceye tercüme edilmesine ne gerek var? Nasibi olan, onu bulur!'' dedi. Sonrasında ise, çok eskilerden çok büyük bir şahsın adını verip, onun da çok önemli bir din bilgini olduğunu, ama eserlerinin yabancı dillere tercüme edilmemiş olduğunu söyledi. Bunun üzerine ben de ona, eskiden facebook denen bir ''meretin'' de var olmadığını, ama şu anda kendisinin facebook hesabı olduğunu söyleyince, biraz şaşırdı. Neyse söyleşimizi onu fazlaca ''hırpalamadan'' mutlu sona ulaştık.
Hayalcilik önemli bir özelliktir. İyi bir yazar, hikâyeci, senarist veya sanatçı olmanıza yardımcı olur. Ama eyleme dayana konularda hayalleriniz görselleştirilmelidirler. Ben, bir şeyi hayal etmekle onu görselleştirmek arasındaki farkı öğrendiğim günden beri, kendimde dâhil, etrafımda ne kadar çok hayalci olduğunu anladım. Hayal etmek, bir sonucu gözlerinin önüne getirmektir. Görselleştirme ise, sadece sonucu değil, ona giden yolları da kurgulamaktır. Bu açıdan bakınca, önemli olduğuna inandığınız bir insanın kitaplarını İngilizceye tercüme etmeksizin, onun bütün dünyaca tanınmasını beklemeniz, tam bir hayalciliktir. Bir de bu kişinin ''Asrın Müceddidi'' olduğuna inanıyorsanız, ben daha ne diyeyim?
Dolayısıyla, Dinler arası Diyalog Hareketinin, gerçek bir görselleştirmenin ve stratejinin ürünü olduğunu düşünüyorum. Mazlum rolündeki Müslümanların kendilerini ortaya net bir şekilde koydukları proaktif-hazırlıklı ve dersine çalışmış bir harekettir. Çünkü dünyanın İslamı keşfetmesini beklemek şeklinde ortaya çıkan ve gururla karışık tembellik tavrından oldukça farklıdır. ''Onlar bize gelsin! Cevher bizde'' mantığına karşı bir alternatiftir. Tamam, onlar cevherin bizde olduğunu bilseler veya gururları izin verse, onlar bize gelirler. E peki bizde cevher olduğunu bilmiyorlarsa veya gururları engel oluyorsa ne yapacaksınız? Siz onlara gideceksiniz! Sizden farklı şekilde düşünen kişilerle iletişime girmenin veya onların kapısına gitmenin, sizi basit gösterdiğini düşünüyorsanız, bu büyük bir hatadır. Sizdeki cevhere ihtiyacı olan, ama bundan haberi olmayan kişilere sizin ulaşmanız da büyük bir erdemdir.
Hayatı açıklayan ve her konuda çözümleri olan semavî bir dinin, İslamın mensubu olarak bir başka dinlerden olan birisiyle veya birileriyle kişisel veya kurumsal anlamda diyaloga girmekten veya sohbet etmekten çekiniyorsanız, aslında kendinizi yeterli hissetmiyorsunuz demektir. Onlarla, tam anlamıyla vakıf olmadığınız konulara girmeseniz de, asgarî müşterekler hakkında da konuşamaz mısınız? Veya onların mutlaka Müslüman olmalarına vesile olmak zorunda mısınız? Onlarda size ve kültürünüze karşı bir sempati de oluşturamaz mısınız? Bunun için kendinizi zorlamanıza da gerek yok. Zaten iyi bir insansanız bu olacaktır. Daha kötüsü, meselâ bir Hıristiyanla konuşunca Hıristiyan veya bir Budistle konuşunca Budist olacağınızdan mı korkuyorsunuz?
Yıllarca bu gururu (veya tembelliği de denebilir) yaşadık. Batı dünyasının hangi bunalımlarla ''kafayı yediğini'' anlatmak bize gizli (ve safça) bir gurur verdi. E şimdi şu soruyu sorun kendinize: ''İyi de kardeşim, İslam ve onun insana sunduğu değerler, dünyaya kendi kendine mi yayılacak? Bu insanlara nasıl ulaşırız? Dünyanın öbür ucunda insanlar aç kalınca üzülüyorum! Ama sözgelimi, Amerika?da değerlerin zayıflamış olmasından dolayı evlilikler yıkılıyorlarsa, gençler sefil oluyorlarsa, bu da benim kaybım değil mi? Ben Amerika?ya, Afrika?ya vs gidemeyebilirim, yabancı bir dili şimdilik konuşamıyor olabilirim, ama bunu yapabilenlere destek olamaz mıyım? Oralardan gelen misafirleri evimde ağırlayamaz mıyım?''
Elbette bunları yapabilirsiniz! Siz Osmanlı mirasının sahiplerisiniz. Çekinmeyin! Dünyanın herhangi bir yerindeki bir insandan çok şey öğrenebilir ve onlara da çok şey verebilirsiniz! Bu alış-verişten siz de büyük keyif alırsınız. Bundan eminim! Zaten bu ülkenin başka seçeneği de yok!
Ne demişler? ''Her eylem gizli veya açık bir sorunun cevabıdır.'' Sorularınız olacak ki, cevaplar, yanıtlar ve sonrasında eylemler ortaya çıksın!
Yeni bir yazıda görüşmek üzere...
* * * * *
Bu yazıyı yazarken dinlediğim melodi: Pavarotti: ''Caruso''
Bu yazıyla ilgili film önerim: ''Pay It Forward''
Bu yazıyla ilgili kitap önerim: Dr. Sigrid Hunke''Avrupa?nın Üzerine Doğan İslam Güneşi''
Savaş ŞENEL
İngilizce Eğitim Danışmanı
&
İletişim Danışmanı
Duyuru: ''Yeniden Genç Olsaydım, Neleri Farklı Yapardım?'' veya ''Latif-Ergonomik ve Sohbeti Çekici Bir İnsan Olmak'' adlı seminerlerimle ilgili olarak beni davet etmek istediğiniz takdirde, talebinizi aşağıda verilmiş olan her iki email adresine birden göndermenizi tavsiye ediyorum.
[email protected] ve [email protected]
