İÇİMİZDE Kİ
ÇEÇENLER
Keşif uçağımızın Suriye tarafından düşürülmesinin ardından görsel ve yazılı medya da savaş sanatı yorumcularını izler olduk. Teknik, taktik, stratejik her türlü argüman kamuoyu ile paylaşılır oldu. Benim ilgimi çekense Ülkelerin savunma hatları konusu oldu.
Bu konuda Yeni Şafak gazetesi yazarlarından İbrahim Karagül'ün katıldığı bir tv programında ki analizi bundan önceki yazı ve yorumları gibi gerçekçiydi. Özetle şöyle söylüyordu Karagül; ''Küresel sermayenin başlattığı Arap baharı, Suriye de Asyalı güçlerin engeline takıldı!'' Çünkü Rusya ve Çin'in savunma hattı İran, İran'ın savunma Hattı Suriye ve Lübnan dan başlar.
Bizim ise savunma hattımız Batı da Bosna dan, Doğu da Kafkaslardan başlar. Tarihte bunu Osmanlının ve Cumhuriyetimizin her dönem izlediği politikalarda, yaptığı antlaşmalarda, imzaladığı paktlarda rahatlıkla görebiliyoruz.
Bu coğrafyada Türk Milleti olarak bin yıldır hüküm sürüyorsak bunda Kafkas Kartallarının payı ve katkısı büyüktür. Bu savaşçı kavimin içeride ki ve dışarıda ki insanlarından bu vatana, bu Devlete, bu Millete ihanet etmiş bir tane fert göremezsiniz. Halen ülkemizin en stratejik kurumu olan Milli İstihbaratımızın çekirdek kadrosunu bu kavimlerin mensupları oluşturur. Payitahtın başkentinin de, Cumhuriyetin başkentinin de Batı dan ve Doğu dan gelebilecek her hangi bir saldırıya karşı savunma hattı, Adapazarı, Düzce Hendek üçgenine yerleştirilmiş Kafkas Kartallarına emanettir.
Hülasa Türk Milleti vefalı olarak bilinir. Gelin görün ki, Ülkesini işgal etmek isteyen Rus Ayısına karşı mücadele eden Çeçen kardeşlerimizin, Dul ve Yetim çocuklarının Fenerbahçe kampında ki durumları içler acısıdır! Devletimiz, Hükümetimiz, Yerel Yöneticilerimiz ve Milletimiz bu kardeşlerimize gerekli ilgi ve alakayı göstermemiştir. Çeçen kardeşlerimiz şehrin göbeğinde kaderlerine terk edilmişlerdir. Durumları içler acısıdır. Derme çatma barakalarda, sağlıksız koşullarda yaşam mücadelesi vermektedirler. Kardeş bildikleri, Dost bildikleri Türk Devleti ve Milleti emanete sahip çıkmamıştır!
Gelin Üsküdar Belediyesi ve Üsküdarlılar olarak yaklaşmakta olan Ramazan ayında bize yakışanı yapalım. Bu kardeşlerimize maddi ve manevi yardımlarımızla sahip çıkalım. Somalilere kadar giderken, ilçemizden 5 km uzaklıkta ki bu kamplara da gidelim. Yetim çocukları sevindirelim. Dul kalan hanım kardeşlerimize yalnız olmadıklarını hissettirelim. Şeyh Şamillerin, Cahar Dudayevlerin, Şamil Baseyevlerin kemiklerini sızlatmayalım. Her Ramazan ayında Ülkemizde ve Yurt dışında ki ihtiyaç sahiplerini hatırlarken, komşu ilçede kileri unutmayalım. Bu konularda duyarlı olan Sayın Belediye Başkanımız Mustafa Kara bey'in bir iyilik hareketi başlatması en büyük dileğim. Bize emanet edilen içimizde ki Çeçenlere sahip çıkalım. Haydi Üsküdar göster farkını!
Şenol ŞEN