Vaktiyle özel bir üniversitede okutman olarak çalışırken, öğrencilerimden birisi bir gün bana yaklaşıp: ''Hocam, bu okulda okutmanların maaşları bayağı iyiymiş!'' deyip bana bir meblağ söyledi. Ben de gülümsedim ve: ''Bana maaşım olarak söylediğin bu rakam senin bu okula ödediğin aylık ücret kadar bir şey. Senin diğer masraflarını hesaplamıyorum bile!'' dedim. Bunun üzerine bu ''tilki'' öğrencim: ''İyi ama benim istikbalim için bu masrafların olması lazım'' deyince ben de: ''E bizim evde de istikbali önemli olan 3 kişi (şimdi 4) var; biraz insaflı ol. Maaşıma gıpta ile bakma!'' dedim.
Ne yazık ki, Türkiye'de öğretmenin, eğitimcinin, yazarın veya sanatçının sefil olması normal karşılanır ve dahi samimiyetinin bir işareti olarak da öyle olması beklenir. Fakat unutulan şudur: Bazı insanların yoksunlukları, onların muhataplarıyla ilgilidir. Bu yoksunluk, soyut değerlerin, sözgelimi kaşar peyniri kadar önemsenmediği anlamına gelir. Öğretmen, eğitimci, yazar veya sanatçı zaten anında nakite çevrilebilen bir şey üretmezler; onlar değer üretirler. Onların sefaleti ise, üretilen değerlerin kıymetlerinin anlaşılmadığını gösterir. Bu durum, onların değil, içinde bulundukları toplumsal düzeyin zaafını ortaya koyar!
''Bir öğretmen çok iyi bir maaş alırsa çok iyi öğretmenlik yapar'' demiyorum. ''İyi bir maaş almak ve sosyal haklara sahip bulnmak, zaten öğretmenin hakkıdır'' diyorum. Bir insana zaten hakkı olan bir şeyi koşullu olarak veremezsiniz. Mesleğini hakkıyla icra etmiyorsa, gereken önlemleri alır veya yaptırımları uygularsınız. Ama çocuklarınızı emanet ettiğiniz kişilerin ''geçim derdiyle'' uğraşmalarına seyirci kalırsanız, bir kere öğrencilerin öğretmenlerine saygısı kalmaz!
Hele hele eğitimcilerin karşısına geçip: ''Öğretmenlik-akademisyenlik yapacağına işadamı olsaydın'' diyen ''magandalara'' ise söyleyecek söz bulamıyorum. Ben de bu tür insanlara diyorum ki: ''Siz de kendinizi bu kadar akıllı sanmayıp, çocuğunuzla biraz daha zaman geçirseydiniz de, zamansızlıktan çocuğunuzun okuluna gidip-hocasıyla konuşamadığınız için haberiniz bile olmayan bir sürü problem ortaya çıkmasaydı!''
Merak ediyorum: bir Selçuklu Devletinde veya Bir Osmanlı Devletinde, bir sivil veya bir ticaret adamı, bir öğretmen veya müderrise böyle bir laf etmiş midir? Hiç sanmam!
Dilerim cahillikten gelen bu bakış açısı en kısa zamanda değişir.
Savaş ŞENEL
İngilizce Eğitim Danışmanı & İletişim ve Yazarlık Koçu
[email protected]
[email protected]
Duyuru: ''Az Acılı İngilizce'', ''Verimli İngilizce Öğrenme Yöntemleri'', ''Yeniden Genç Olsaydım, Neleri Farklı Yapardım?'' veya ''Latif-Ergonomik ve Sohbeti Çekici Bir İnsan Olmak'' adlı seminerlerimle ilgili olarak beni davet etmek istediğiniz takdirde, talebinizi aşağıda verilmiş olan her iki email adresine birden göndermenizi tavsiye ediyorum.
[email protected] ve [email protected]
Daha sonra gerekli bilgiler size ulaştırılacaktır.
-------------
Not: ''Hayatı Iskalama Lüksün Yok!'' adlı kitabımın ikinci ve özel baskısı Neden Kitap Yayınevi tarafından yapılmıştır. Değerli Okurlarımıza duyurulur.