Esra KİRİK

Bayramın Mübarek Olsun Baba!

[email protected]
Her bayram sabahı adet edindiğim üzere, yazı masamın başına geçip kaleme sarıldım.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Google News'de Takip Et

Her bayram sabahı adet edindiğim üzere, yazı masamın başına geçip kaleme sarıldım. Çünkü elime sarılan kalem, her bayram eline hürmetle sarıldığım sevgili babam kadar kolay vazgeçmedi benden. Doğrusu babam gibi vazgeçmek zorunda kalmadı. Yazıyı, harfleri, heceleri ve kalemi, belki de beni terk etmedikleri için çok sevdim. Benden kolayca vazgeçmedikleri için. Ben onları terk etsem bile beni terk etmedikleri için çok sevdim.

Ve işte bana da, bayram sabahlarında kalemin elini öpmek düştü, babamın elini öper gibi. Kitab-ı kebîrde üzerine yemin edilen ''kalem''de teselli aramak düştü. Bakıyorum da aradan tam yirmi bayram geçmiş. Bu yirmi birinci bayram. Ve bayramda babama ithaf ettiğim yirmi birinci bayram yazısı, belki yirmi birinci bayram terennümü, yirmi birinci bayram ağıtı.

Aslında, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, ''hiç kimsenin ve hiçbir şeyin vazgeçilmez olmadığını'' babam öğretmişti bana. Rahmeti bol olası babam, ''en sevgili kızım'' diye, ''kara gözlü kızım'' diye sevdiği benden, dünyalara değişemeyeceği benden vazgeçmişti. Gidenler hep vazgeçenler, geride kalanlarsa vazgeçilenlerdi. Geride kalmıştım ben. Daha on beş yaşında, tazecik bir kız iken ayrı düşmüştüm en sevdiğimden. Anneme dahi tercih ettiğim babam, annem kadar vefalı olamamıştı bana. Mecburiyetti evet ölüm, zorunlu yeni bir hayattı. ''Asıl hayat'' tasavvuruna açılan kapıydı ölüm ve olmalıydı. Babam benden, evlatlarından, eşinden, hayatından vazgeçmiş ve gitmişti. Geride kalanlar yani biz, yani ailesi, onun hayatının tortusuyduk. Onun vazgeçilenleriydik. O aramızdan sessizce süzüldü, dünyalıklarından arındı, sebebi ve sonucu da alarak yanına, gitti. Gitmeliydi...

Sevdiklerini kaybedenler için birincisi de yirmi birincisi de aynıdır bayramların aslında. Ve bunu yalnızca, bu acıyı yaşayanlar bilir. Ki bu kez bu farklı biliş, ayrıcalık değildir. Daha arife gecesinden başlar hüznün vaazı. Eskiden olsa, yapılacaklar ve yapılmayacaklar listesi çoktan hazırlanmıştır. Bayram nasıl karşılanacaktır, neler yapılacaktır, kim gelecek, kime gidilecektir, kimin eli öpülecek, kimin gönlü yapılacaktır? Hepsi daha en başından bellidir: ''Babam bilir.'' Her şey ailenizin reisi tarafından planlanmıştır. Size de rahatça o plana uymak düşer. Bayram sizce bir ritüeldir ve siz ezberleri bozmadan hareket etmelisinizdir. El öpersiniz, şeker alırsınız, anne-babanıza yakışır, saygısızlık etmez, hatta sevimli hareketler sergiler, kendinizi ve anne-babanızı övgülere boğarsınız.

Ancak şimdi, işin rengi değişmiştir. Renkler ebruliden, alacadan ateş kızılına, katran karasına döneli çok olmuştur. Renkli bayramlarınız artık bayram olmaz size. Kalbinizin bir ucu kırık, boynunuz büküktür şimdi. Bütün planlar bitmiştir. Üzerinizde ezeli bir yorgunluk hakimdir. Gidenleri düşünürken, bakışlarınızı derin bir hüzün kaplar; ancak hayatın ölüm yanına çoktan teslim olmuşsunuzdur. İçinizde hınzırca kıvranan bir delikanlı vardır, adı üstünde ''kan delice akar''. O sizin yerinize bütün asiliklerini sergiler; ama sessizce. Nedenler, niçinler öbek öbek büyür göz bebeklerinizde. ''Biraz daha kalsaydın yanımda'', ''Keşke bu kadar erken olmasaydı!'', ''Birazcık daha oynasaydın, oyalansaydın çocuklarınla!'', ''Hasta olaydın da yanı başımda duraydın!''... diye hayıflanan anneniz, kardeşleriniz, akrabalarınız, hatta sizi anlamakta güçlük çeken arkadaşlarınız bile tuz biber eker yaralarınıza.

Aradan geçen uzun yıllar, yaranızın kabuk bağladığını düşündürür herkese. Hatta sizi bile kandırma kapasitesine sahiptir aynı yıllar. Hayat telaşınız, çoğu lüzumsuz meşgaleleriniz, kendinizi bile unutturacak kadar ağırlaşan dertleriniz, hayal kırıklıklarınız, ayrılıklarınız, yalnızlıklarınız, yorgunluklarınız... Her şey ama her şey size yaranızın varlığını hissettirmemek için verilmiş, ağrıyı kısa süreli hafifleten, belki yaranızın kanamasını engelleyen merhemler oluverir. Başlarda unutmanın büyük bir nimet olduğunu fark etmeniz çok zaman almamıştır. Ancak bu konuda yanıldığınızı size yine zaman göstermiştir: Unuttum dediğiniz her şey, aslında zamanı geldiğinde yeniden kullanmak üzere rafa kaldırdıklarınızdır.

Ve işte bugün, bu garip bayram gününde, içiniz daha da bir garipleşmiştir. Şimdi rafa kaldırdığınız duygularınızın kullanım saati gelmiştir. Üzerini siyah bir örtüyle örttüğünüz her şey, elbisesini sıyırmakta hiç zaman kaybetmez. Gelir, yüreğinizin en kuytusuna yerleşiverir. An itibariyle bunu da anlarsınız. Anımsarsınız evvelki yirmi bayram gününü. ''Bayram'' ve ''baba'' sözcüklerini bir araya getiremediğiniz her kutsal gününüz, yalnızca bayram olmaya çaba harcamış ve bunu hiçbir zaman başaramamış, talihsiz zaman dilimleridir.

Mutlu olmasını dilediğiniz, ama bir türlü mutlu olamayan çocuklarınız gibidir bayram. Temenniler bitmez ama mutluluklar biter. Ve her mutsuz an, mutlu anlarınızı yâd eder özlemle. Mesela uyanmak istemezsiniz bayram sabahı, babasız bir bayrama. Ama çaresizsinizdir. Boynunuz bükük bir şekilde önce maddi sonra manevi kirlerinizden arınmaya çalışırsınız. Bayram namazı için camiye doğru atılan adımlar daha bir isteksizdir bu kez. Ayağınız iki ileri bir geri gider. Zira babanızla gittiğiniz bayram namazları gelir aklınıza. İçinize bir taş oturur. Sindiremezsiniz. Namazınızı herkesten ayrı kılar gibisinizdir bugün. Yalnız, biçare. Namaz çıkışı kimseyle bayramlaşmayı bile istemeden soluğu evde almaya çalışırsınız. Annenizin eli, babanızın elinden sonra size en yakın gelen eldir çünkü. Onun şefkatli ellerini öpmeye seğirtirsiniz; biraz da babanızı hissetmeye çalışarak.

Baba evinize geldiğinizde, başka hiç kimseden göremeyeceğiniz vefayı anneniz gösterecektir size. Bir lokmacık nimet olacaktır bugün anneniz. Sabah sofranıza ailece, gülümseyerek oturmaya gayret edip, hüzünlü gözlerinizi biraz da birbirinizden kaçırarak yutkunuverirsiniz lokmalarınızı. Çünkü birazdan gideceğiniz yerin adı bellidir: Kabir. Sessiz bir telaş alır ailenizi. Her bayram olduğu gibi mezarı başında bekler sizi babanız. Bütün nuraniliğiyle kaplanmış mezarı, bugün size daha bir aydınlık gelir. Sanki güneş bugün daha bir başka doğmuştur mübarek kabrine. Ya da gece karanlığında görecek olsanız, ay özellikle o kabre doğmuş hissi verir. İşte babacığınız, mezarı başında, elini öpmeye giden yavrularını karşılar bugün. Siz görmezsiniz onu. Ama o size gülümser, sağlığında olduğu gibi, tuttuğunuzda güven duyduğunuz elini öptürüp, en tatlı şekerini, en pahalı harçlığını, 'öpücüğünü', konduruverir yanağınıza. ''Bayramın mübarek olsun baba!'' dersiniz, bu kez alışkanlıkla değil gerçekten öyle olmasını umarak. Samimi, kalpten. Bu cümlenin ne kadar değerli olduğunu asıl şimdi anlarsınız! Babanızla ferahlar kalbiniz, korkudan arınır, cesaret bulur bedeniniz. Onun varlığını hissetmek, ''dağ gibi''liğini derinden duymak iyi gelir bedeninize. O nedenle, üzüntünüzü paylaşmaya gayret eden ama paylaşamayan eş dostla bayramlaştıktan sonra, evinize döndüğünüzde yaptığınız ilk iş onu yazmak olur. Onu yazmak, yazarken az da olsa onunla hasbihal etmek için almanız gerekir önünüze mürekkebi, elinize kalemi. Ve bugün mürekkebiniz gözyaşlarınız, kaleminiz kalbinizdir.

Bayramlar... Şaire ''Bayram gelmiş neyime/ Kan damlar yüreğime'' dedirten kederleri, bayrama çevirmeyen bayramlar. Yitirdiklerinize her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğunuz bayramlar. Daima eski bayramların güzelliğini yad ile geçen bayramlar... Belki umutsuz bir istek ya da gereksiz bir çaba bendeki ama bir bayram yitirdiklerimizi istesek yaratandan. Mesela bir bayram gelse babalarımız ve günün sonunda gitse. Acaba eski bayramlarımıza benzer bir bayram yaşamaz mıyız? O zaman, Yunus'un;

''Ten fanidir can ölmez
Çün gitti geri gelmez
Ölür ise ten ölür
Canlar ölesi değil''

mısralarıyla teselli bulur mu kırık kalplerimiz gerçekten? Gerçekten ''herkesin vazgeçilmez olduğu öyle bir bayramı yaşayacak mıdır faniler!'' Hayatta ya da ölümde. Gerçekten...


Esra KİRİK

Puan Ver 4Puan Ver 4Puan Ver 4Puan Ver 4Puan Ver 4
Diğer Yazılar Başlık Sol Kısım

Bu Yazarın Önceki Yazıları

En Çok Okunan Haberler

Diğer Yazılar Başlık Sağ Kısım
+4
°
C
+
-1°
Uskudar
Pazartesi, 14
Salı
+ +
Çarşamba
+ +
Perşembe
+ +
Cuma
+ +
Cumartesi
+
Pazar
+ +
7 Günlük Hava Tahmini
Üsküdar Nöbetçi Eczaneler Günlük Burç Yorumları
Üsküdar Haritası

GAZETELER

Hürriyet Dünya
Milat Sözcü
Yeni Şafak Türkiye
Takip Et :
Üsküdar 34 Feedburner
www.uskudar34.com © 2007-2022 Tüm Hakları Saklıdır. Sitedeki içerikler kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Destek ve Bilgi : [email protected]
Bu sayfa 0.05 saniyede yüklendi.

www.uskudar34.com web sitesinde yer alan tüm sayısal ve sözel içerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Köşe yazılarında yer alan içerik yazarların kendi görüşleri veya alıntı(kaynak gösterilerek) olup; ilgili konu hakkında uskudar34.com'un genel görüşünü yansıtmaz.

Web sayfalarımızda yer alan bilgiler ve doğrulukları tarafımızca garanti edilmemekte olup, bu bilgiler belli bir getirinin sağlanmasına yönelik olarak verilmemektedir. Bu nedenle bu sayfalarda yer alan bilgilerdeki hatalardan, eksikliklerden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı uskudar34.com sorumlu tutulamaz.

sanalbasin.com üyesidir