OKUMA YAZMA BİLMEYENE AVUKATLIK HİZMETİ DEVLETTEN OLSUN!
Sabahın beşinde çalışma masamdan ayrılıp uyumadan önce gündemdeki başlıklara şöyle bir göz atayım dedim. Nerden de dedim demez olaydım. Nitekim okuduğum bir haber bütün gece çalıştığım o konuları ve gözümdeki uykuyu bir anda siliverdi. Neydi o haber?
Kocaman bir başlık. BÖYLE ABLA OLMAZ OLSUN!
İstanbul'da, sabıka dosyası kabarık Günay Nuştır polise, okuma yazma bilmeyen kardeşinin kimliğini ibraz etti. Kız kardeş hapse girdi. O hapisteyken, bir suç daha işleyen abla yakayı ele verdi.
La havle! Ya yakayı ele vermeseydi ne olurdu? Zavallı bir kadın, meramını anlatamadığı için suçlu damgası yiyecek, üstüne üstlük bir de hapislerde mi sürünecekti? Dört tane de çocuğu mu vardı ne, onların halini varın siz düşünün.
Hâlbuki bütün bir gece çalıştığım Anayasa'da, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde, Ceza Kanunlarında ne yazıyordu:
ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR!
Yani, sanığın suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun şüpheye yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü şüpheden uzak bir kesinliğe dayanmalıdır.
Olacak şey miydi, bugünün Türkiye'sinde bunların yaşanması. Herşey ne de güzel yolunda gidiyordu oysa ki. Hani o lise sıralarındaki uykumuzu kaçıran o basiretsiz hükümetler dönemi de kapanmıştı. Sadece on yılda Türkiye ne de büyük yol kat etmişti. Lakin bu olmadı!
Artık trafik sorunu büyük ölçüde çözüldü. 8 yılda göz alan gelişmeler yaşandı. Sağlıkta da aynı şekilde kimse on sene önce bugünleri hayal edemezdi. Artık her bir vatandaş, eskiden özel hastanelerin hastaları gibi önemseniyor.
O dünyanın önünde ağzından tek bir laf çıkamayan suskun zayıf Türkiye de geride kaldı. Dünyada ses getiren bir Türkiye var artık. Yenilikçi Türkiye.
Aslında Yargı anlamında da birçok yeniliğe imza atıldı. Cumhuriyet dönemimin tozlu raflarında kalan o kanunlarımızın hemen hepsi günümüz ihtiyaçlarına göre yenilendi. Yeni adalet sarayları inşa edildi.
Fakat bu olayla da görüldüğü üzere; tamamlanması belki yarım asırı bulacak eğitim reformları tamamlanıncaya dek, okuma yazma bilmeyen vatandaşlara devletin pozitif ayrımcılık yapması zaruret arz etmektedir. Yani onlara diğer vatandaşlara göre daha fazla ihtimam gösterilmelidir. Kısacası;
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 150. Maddesine yeni bir fıkra daha eklenerek;
OKUMA YAZMA BİLMEYEN ŞÜPHELİ VEYA SANIĞA ZORUNLU MÜDAFİİ(YANİ DEVLET TARAFINDAN AVUKAT) ATANMALIDIR.
Gönlümüz rahat uyku uyuyabildiğimiz için emeği geçenlere minnettarım.