Yabancı Akademisyenler mi Geliyor?
Yabancı futbolcu, yabancı doktor ve yabancı İngilizce öğretmeni derken yakında yabancı akademisyen de gündemimize girerse hiç şaşırmayın. Peki, yabancı akademisyenlerin ülkemize gelmesi nereden çıktı? Bu sorunun cevabını bulabilmek için ülkemizdeki üniversite alanında gelişen olaylara şöyle bir göz atmamız gerekmektedir.
Ülkemizde 2002 yılına kadar 76 üniversite bulunuyordu. Son on yılda açılan 92 üniversite ile bu yazı 168i buldu. Yeni açılan üniversitelerle açılması ile birlikte aşırı bir şekilde akademisyen açığı oluşmuştu.
Son on yılda bu kadar çok sayıda üniversite açılınca herkes akademisyen olmanın şartlarının kolaylaştırılacağı düşünüldü. Yani en azından akademik çalışma yapanlar ve akademik çalışma yapmaya heveslenenler böyle düşündüler. Çünkü bu kadar üniversite açılınca insanlar da doğal olarak akademik çalışmaya daha sıcak bakmaya başladılar.
Fakat hiç de gelişmeler hiç de beklenildiği gibi olmadı. Hatta akademisyen olmak daha da zorlaştırıldı. Yeni YÖK Yasası ile gündeme gelen bazı maddeler bu anlamda çok tartışılacağa benziyor. Şu anda gerek yüksek lisans yapan, gerek doktora yapan ya da akademik çalışmanın herhangi bir alanında olanlar son gelişmelerden ciddi anlamda rahatsız olmaktadırlar.
Peki, Yeni YÖK Yasası'yla birlikte gündeme gelen ve akademisyenlerimizi ciddi anlamda rahatsız eden son gelişmeler nelerdir?
YÖK, yeni yasa ile doçentliğe ''bekleme'' süresi getiriliyor. Yasa taslağına göre bir öğretim üyesi doçent olabilmek için doktora sonrası beş yıl beklemek zorunda kalacak. Yardımcı doçentlik için doktora sonrası 2 yıl, doçentlik için 5 yıl bekleme süresi getiriliyor. Ayrıca, yardımcı doçentlik için de yabancı dil mecburiyeti de geliyor. Yeni YÖK yasası ile doçentlikte aranan ''dil şartı'' nı yardımcı doçentlik ataması için de zorunlu hale geliyor.
Yeni yasa ile yardımcı doçent olabilmek için merkezi yabancı dil sınavından (YDS) 70 alma zorunlu hale gelecek. Mevcut yasaya göre dil puanı 65′i aldıktan sonra tekrar dil sınavına girme zorunluluğu yoktu. Yeni yasa da ise ''müracaat tarihi itibariyle son iki yıl içinde 70 almak'' şartı ile doçent adayları iki yılda bir yabancı dil sınavına girmek zorunda. Bu maddeyle beraber doçent adayları devamlı surette ''yabancı dil'' kıskacında çalışma yapmak zorunda kalacaklar. Yabancı dile sürekli hazırlanmak zorunda kaldıkları için de dil öğrenmekten kendi alanlarına çalışmaya fırsat bulamayacaklar.
Dünyanın hiçbir ülkesinde, kendi resmi dili dışında başka bir dil, akademik yükseltmelerde ön şart haline getirilmemiştir. Bu üzerinde çok düşünülecek bir durumdur.
Üniversitelerde bu kadar akademisyen açığı varken akademisyen olmanın bu kadar zorlaştırılması ''Acaba yabancı akademisyenlerin gelmesi için bir zemin mi oluşturuluyor?'' sorusunu akla getirmektedir. Yeni YÖK Yasası'na göre özel ve yabancı üniversitelerin açılmasına izin verilmesi de yine bu kuşkuları artırmaktadır. Belki sınırlı sayıda yabancı akademisyenlerin gelmesi üniversitelerimize bazı açılardan faydalı olabilir. Fakat aşırı bir şekilde yabancı akademisyenin gelmesi ülkemiz açısından olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Eğer yeni yasa ile yabancı akademisyenlerin önü açılacak olursa, gelen yabancı akademisyenler ülkemizde mevcut YÖK Yasası gibi katı bir uygulama sonucunda mı mevcut unvanlarını almış olacaklar acaba?
Gelen akademisyenlerin Türkiye'de yeterlikleri konusunda aranacak şartlar neler olacaktır?
Sonuçta amacı ne olursa olsun Yeni YÖK Yasası'yla birlikte getirilen bu değişiklikler akademik çalışmaların önüne çok ciddi bir engel olarak çıkacaktır. Şimdi, ülkemizde akademisyen olmaya çalışanlara kolaylık tanımak yerine bu insanların ayağına taş bağlanmaktadır. İnsanların akademik kariyer yerine başka alanları seçmelerine sebep olabilecektir. Hükümet bir yandan beyin göçünü tersine çevirmek için uğraşırken, diğer yandan bu yasayla getirilen engeller insanların yurt dışında akademik kariyer yapmayı tercih etmeleri sonucunu getirecektir. Durum onu gösteriyor ki bu Yeni YÖK Yasa tasarısı daha çok tartışma götürür.