Gönül Sofraları
Bir Liderin Doğuşu Recep Tayyip ERDOĞAN kitabını okuyanlar bilir. Başbakan'ın neden ihtiyaç sahibi vatandaşlarla iftar yapmak istediğini...
Okumayanlar için kitaptan aynen alıntı yapıyorum;
Mehmet Nuri Yazıcı anlatıyor... Sonra da bir teklifte bulundum kendisine: ' Bu geleneği değiştirelim' dedim; 'evlere gitmek yerine, yardımlarımızı gönderelim; sorumluluğumuzu, bu şekilde yerine getirelim.''Olmaz!' dedi Reis; ve sebebini de izah etti: 'Benim arkadaki küçük çalışma odamı biliyorsun' dedi, 'Orada bazı evrakları imzalıyorum; ne kadar büyük paraların altına imza attığımı bir düşünsene! Paranın yüzü sıcak; eğer o insanların yoksulluğunu görmezsek, nefsimizi nasıl ıslah ederiz, nasıl koruruz haram lokmanın baştan çıkarıcı cazibesinden? O paranın sıcaklığı, boş bulunduğumuz bir anı kollayıp bizi de ısıtmaz mı?'
İşte Başbakan tam bu sebepten ötürü her ramazanda 5 yıldızlı otellerde yaptığı iftarların sahurlarını yoksul ailelerin yanında geçiriyor.
Neyse, Başbakanımızın bu tutumu doğaldır ki biz teşkilatlara da örnek ve görev olarak iletiliyor. Bu nedenle yönetim kurulu üyelerimizin ramazan boyunca 5 gönül sofrası (ihtiyaç sahibi sofralarda iftar) yapma zorunluluğu var.
Çıkıp da birileri zorla gidiyorsunuz demesin diye uyarayım. Başkan 60 kişiyi her gün takip edip, bu adam yaptı mı yapmadı mı diye kontrol edemez. İsteyen kılıfına rahat rahat uydurur. Neticede resmi evrak yok tutanak yok. Gönül sofrası raporları evde çay içilirken de rahat rahat doldurulabilir. Elhamdülillah aramızda böyle kişiler yok.
Ben de her ramazan yaptığım bu güzel iftarların bu ramazanda ilkini bugün itibariyle gerçekleştirdim. Yaptığım hayrı atlatıyor gibi gelmesin. Kimseye hayır yaptığımız yok. Biz kendimiz için, siyasetin, makamın bizi saptırmaması için bu iftarları yapıyoruz. Tıpkı Başbakanımızın söylediği gibi...
Fakat bugünkü iftarda ilginç bir olay yaşadım. Anlatmazsam içimde kalır...
İftara gittiğim ev Üsküdar'ın merkezinde 300-500 bin TL'lik evlerin ortasında tek başına bir kulübede yaşan yaşlı kimsesiz bir teyze. Ev demiyorum çünkü ev değil. Yılları önce yol çalışması yapılmadan önce bu teyzenin bir gecekondusu vardı. Yol çalışması nedeniyle gecekondu yıkıldı.
Teyzenin tabiriyle: ''Sağ olsun Üsküdar Belediyesi bana burayı yaptı. Elektriğimi suyumu da onlar karşılıyor. Hatta bi çocuk var Murat (Murat ÇADIR) adında sürekli geliyor''
Üsküdar Belediyesi gecekonduyu yıktıktan sonra teyzeye yolun kenarına tek odalık bir prefabrik kulübe yapmış. İçini de 3'e bölmüş: Tuvalet, mutfak, ve giriş (oda).
İftardan 15 dk önce gittim. Giderken de kumanyayı zaten Üsküdar Belediyesi götürmüştür diyerek, bir sıcak pide, bi süt, bir de bisküvi aldım. Teyze oturmuş önüne tepsisini çekmiş iftara hazırlık yapıyordu. Zaten açık olan kapıyı tıklattım içeri girdim. Beni görünce çok sevindi (adımı sanımı bilmez, simamı tanımaz). Geçtim yanına oturdum.
Tepside bir tencere çorba, bir bardak su ve içine dünden kalan pidenin doğrandığı bir tabak vardı. Ezanı bekliyordu çorbayı doldurmak için.
Bana kapısı perdeden olan mutfağı gösterdi. ''Dolapta her şey var, peynir, zeytin, yumurta ne yiyeceksen yap benim ayağım arıyor'' Dedim yok ben senle yemeğe geldim. Girdim içeriden bir tabak aldım, çorbadan biraz teyzenin tabağına koydum biraz da kendi tabağıma...
Ezan okundu teyze hala bekliyor. Garibimin kulağı zor işitiyor. Kulağına eğildim yüksek sesle ezan okundu dedim. Kapıdan dışarı baktı, komşunun ışığı yanmıyor daha okunmadı galiba dedi. Ezanı komşunun ışından takip ettiğini ancak o zaman fark ettim. Dedim teyze okunuyor afiyet olsun....
Güzelce iftarımızı yaptık, biraz hoş sohbet, biraz teyzenin anıları, acıları derken artık kalkma vaktim geldi.
Yakın görüştüğüm, şahsen tanıyan arkadaşlarım bilir: yaklaşık 5 aydır işsizim. Okul henüz bitmediğinden düzgün ve devamlı bir iş için iş verenler biraz uzak bakıyor sanırım. Belki de biraz da bu şekilde sınanıyoruz kim bilir...
Gitmeden dedim ''Teyze bana dua et'', açtı ellerini başladı duaya...
Teyze dedim işsizim, çalışmıyorum, hazır ellerin açık, hayırlı bir iş de söyle...
Teyzem güzelce duasını etti.
Helalleştik.
Ellerini öptüm.
Tam gidiyordum, elimi tuttu çekti, getirdiğim süt ve bisküviyi göstererek kulağıma,
''Sen çalışmıyorsun al bunu evine götür'' dedi.
Ne diyeceğimi şaşırdım. Israrlarım sonucu ikramları teyzede bıraktım çıktım. Giderken de söz aldı, eşini de al çaya gel diye...
İşte böyle bir milletiz.
İşte bizim ''GÖNÜL SOFRASI'' dediğimiz şey tam olarak bu!
Şimdi gel de daha çok çalışma.
Gel de geceni gündüzüne takma...
Selam ve dua ile...