TÜRKİYE'NİN ÜSKÜDAR RUHUNA İHTİYACI VAR!
Ramazan ayında, gelenekselleşen Kuzguncuk'ta ki, Beth Yaakov Sinagog'un da ki iftar ve iftarın katılımcılarını görünce bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı hissettim. Ramazan öncesi ülkemizde yaşanan olaylar, ramazan sonrası verilen molanın ardından bu olayların devamının beklentisi içinde olanlar, Bayram sonrası girilecek seçim sathı mahallinde meydanlara inecek olan siyasilerin ''Gerginlikten Beslenme!'' ihtiyaçları beni bir hayli tedirgin ediyor.
Osmanlının Baş Şehri'nin ve bu Şehrin, Feth'i gören ilçesinin en büyük özelliği... ''KUCAKLAYICI'' olmasıdır... Bu ilçenin bir ferdi olmak, O ilçede yaşamak, O birlikte yaşama kültürünü bilmek tarif edilemez bir duygudur...
Hani derler ya, ''ANLATILMAZ, YAŞANIR!'' diye, bu duyguları ancak bu ilçede yaşayanlar bilir...
Bizler, Rum, Yahudi ve Ermeni komşularımızla birlikte yaşadık. Birlikte sevindik... Birlikte üzüldük... Bayramlarımızı birlikte kutladık... Siyasilerimizin, bütün etnik unsurları tek tek saydıktan sonra ki gibi sözde kalan birlikteliğimiz hiçbir zaman olmadı! Bu birlikteliğimizde saygı ve sevgi üst seviyedeydi.
Toprağı bol olsun, mahallemizin tesisatçısı Rum İlya ustamız vardı. 84 yılında yine bir Ramazan günü patlayan tesisatı onarmak için evimize gelmişti. Rahmetli Babaannem İlya usta çalışırken, hemen sofra kurmaya girişti. İlya usta itiraz etti. Babaannem ısrar etti. İlya usta ''Yanlış anlamayın, size karşı bir saygısızlığım yok. Ben Ramazan da kendi evim hariç, hiçbir yerde yemek yemem!'' dedi. Başladı anısını anlatmaya... ''Çocuk yaşımda elime aldığım ekmeği kapının önünde yerken annem beni içeri çağırdı. 'Sen Müslüman komşularımız oruç tutarken, nasıl aşikâr yersin!' diyerek beni bir dövdü, O gün bugün ben dışarıda yemem Fatma hanım!'' demişti. Ve ben 44 yaşında birisi olarak yaşadığım semtte bir tane Rum vatandaşımızı bir şey yerken görmedim.
Tarihten bi haber olanlar, Osmanlının 650 yıl kılıçla, korkuyla, baskıyla insanları yönettiğini sanır... Oysaki durum hiçte öyle değildir... Çağ açıp, Çağ kapatan Ulu Hünkâr bile, Rum vatandaşıyla düştüğü ihtilaf sebebiyle bu ilçede ki mahkeme de yargılanmış, karar Aleyhine sonuçlanmıştır! Balık baştan kokar sözü gibi, baştakiler nasıl bir ruh halindeyse, toplumda öyle olur... Adaletli ve Kucaklayıcı siyaset, yönetimlerin ömrünü uzatır... Aksi ömrü azaltır.
Hani derler ya, toprağından mı, suyundan mı diye... Üsküdar için boşuna ''Kâbe toprağı!'' denmemiş. Osmanlının bu mirasına, ilçede yaşayan insanları da, siyasileri de, İdarecileri de esnafı da sahip çıkmaktadır. Devletin adı değişir, Hükümetler değişir, Yerel yönetimler değişir, İdareciler değişir. Lakin Üsküdar'ın Kucaklayıcı özelliği değişmez! Bu Üsküdar'ın Ruhudur. Kanımca Ülkenin ihtiyacı olan da bu ruhtur!
Bu vesile ile Ramazan Bayramınızı Kutlar, daha nice Bayramlara, sağlıkla, huzurla ve sevdiklerimizle birlikte ulaşmayı dilerim.