Kendine Demokrat Mümtaz'er Türköne
Son zamanların en gündem sorusu; Cemaatle, AK Parti'nin arası açık mı?
Daha önce farklı sebeplerle bir çok kez zikrettiğim şeyi şimdi bir daha tekrar edeyim;
Parti denilen şey, bir tüzük ve bir kaç duvardan oluşan tüzel bir kişiliktir. Parti içerisindeki bazı kişilerin yaptığı hataları AK Parti'ye mal etmek doğru da değildir. Fakat Recep Tayyip Erdoğan için aynı şey geçerli değil. Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti teşkilatı için de, AK Parti'ye oy veren halk için de, AK Parti'nin ta kendisidir.
Gelelim The Cemaate...
Cemaat de aslında yazılı bir hukuku olmasa da, resmi binaları olmasa da tüzel bir kişilik. Cemaatin içinden bir kaç abinin yaptığı hatayı cemaate mal etmek de doğru değildir. İşin ilginci ise cemaatin içinde AK Parti'de Tayyip Erdoğan'ın olduğu gibi cemaati külliyen temsil eden bir kişi maalesef yok. Gülen demeyin zira ben cemaatin, Gülen'i de diğer araçları gibi kullandığını düşünüyorum.
Diğer araçlardan kastım; Gazeteleri ki başta ZAMAN, yazarları, TV kanalları, cemaat abileri...
En başta sorduğum soruya tekrar dönecek olursak, AK Parti'nin Cemaatle arasının açık olması için tarafların öncelikle alenen belli olması gerekiyor. Fakat cemaat cephesinde, kendini cemaatin tarafı olarak gösterebilecek kimse yok. Bu sebepten açık açık AK Parti'yle cemaatin arası açık diyemeyiz.
ANCAK
Cemaatin kullandığı araçlar organize bir şekilde AK Parti'ye muhalefet ediyorsa başka...
Cemaatin araçlarının uzun bir süredir AK Parti ve Hükumet aleyhinde çalışmalar yaptığı bir gerçek. Fakat ortada başka bir gerçek daha var ki, cemaatin kitlesiyle AK Parti'nin kitlesi birbirinden MHP ve BDP gibi ayrılamıyor. Cemaatin içinde olup AK Parti'yi ve Başbakanı çok seven olduğu gibi AK Parti'nin içinde olup, Gülen'e ve cemaate sempati duyan da çok.
İşte bu durum bazılarının iştahını kabartırken bazılarını da endişeye düşürüyor. Haliyle iştahı kabaran da endişeye düşen de kendince bazı stratejiler yaparak AK Parti ile Cemaat arasındaki bu ters düşmeyi kendi lehine çevirmeye çalışıyor.
Bu stratejilerden birini Todays Zaman ortaya attı: AK Parti ve Recep Tayyip ERDOĞAN'ı devirme taktikleri başlıklı haberinde ANKARA ve İSTANBUL belediyelerini AK Parti kaybederse, Recep Tayyip ERDOĞAN ve AK Parti'nin sonu gelirmiş. Bunun için de hemen bir fısıltı gazetesi devreye sokuldu: Büyük şehirlerde MHP ve CHP ortak aday çıkartacak ve Cemaat de o adayı destekleyecek. Böylelikle önce bu şehirler düşecek sonra da AK Parti...
İtiraf etmek lazım bu strateji güzel bir strateji fakat kağıt üzerinde...
Kağıt üzerinde dememin sebebi ise az önce bahsettiğim Cemaat'in ve AK Parti'nin kitlelerinin birbirinin içerisine geçmiş olması. Yani cemaat siyasi bir oluşum gibi şunu destekliyoruz deyip de büyük bir AK Parti seçmen kitlesini CHP ve MHP'nin belirlediği birine yönlendiremez. En azından şimdilik cemaatin ve AK Parti'nin kitleleri bir birine bu kadar yakınken bunu hiç yapamaz.
İşte bu noktada yeni bir strateji devreye giriyor: Cemaatin ulaştığı kişileri AK Parti'nin arkasından çekmek. Bunun için de cemaatin araçlarından medya devreye giriyor ki en başta Zaman gazetesi ve öne çıkan yazarları var. Zaman gazetesinin bilinçli bir şekilde AK Parti ve Hükumete yönelik yaptığı yanlı yayınları 7 aydır söylüyorum. Bilinçli bir şekilde AK Parti'yi hata yaptı diyerek halkın daha doğrusu cemaatin gözünden düşürme çabası var. Bunu yani cemaatin ulaştığı kitleyi AK Parti'den uzaklaştırma işini, dün (12.08.2013) en açık şekilde Cemaatin yazarlarından Mümtaz'er Türköne yaptı.
Mümtaz'er Türköne bir önceki dönem eşini AK Partiden milletvekili yapmış ve bu dönem de kendi olmak istemiş fakat kapılar kapanmıştı. Dünkü yazısının ise başlığı aynen şöyle;
Evet yanlış okumadınız açık açık ''Cemaat mi, Parti mi?'' yazmış. Yazının içeriği de şu; ''Türkiye'de bir çok parti kapatılmıştır, o yüzden particilik fanidir (demokratlığının zirvesini yaşıyor sanırım utanmasa kapatın diyecek) siz gelin cemaatten ayrılmayın. Bırakın partiyi cemaate bakın.''
Açık söyleyeyim, Mümtaz er Türköne'den böyle bir yazı, böyle bir bakış açısı, böyle bir düşünce hiç beklemezdim. Kim bilir adamı ne ile zorladılar, ne ile tehdit ettiler, ne ile teşvik ettiler de böyle bir yazı yazdı. Ya da bu adam bu kadar basit bir adamdı da biz mi fark etmedik.
Netice itibariyle cemaatin bugünkü durumu kendini dini bir kimlikten çıkartıp, siyasi bir kimliğe bulamaktadır. Sanırım Bediüzzaman'ın ''euzü billahi min es-siyaset'' dediği şey tam olarak bu.
Allah AK Parti (Recep Tayyip ERDOĞAN) zihniyeti ile siyaset yapmaktan alıkoymasın.