CUMHURBAŞKANI OLMAYACAK!
Ticari olarak her şeyini kaybetmiş bir insan olarak 95 - 99 Yılları arasında Sultan hamam macerası yaşadık. Firma sahibi olarak Sanayiden kopuş, Hiç alakası olmayan Tekstil'e işçi olarak giriş yıllarımız. Çalıştığım firmanın sahibi, piyasanın en büyüklerinden birisiydi. Hayatında iki şey vardı. CHP ve ATATÜRK.
Ben ise firma tarihinde, Oruç tutan, Cumaya giden bir eleman olarak ilktim. Rahmetli Necip Bey, beni sevmekle birlikte, fikirlerimden hiç hazzetmiyordu. Çünkü Dünya görüşlerimiz çok farklıydı. Rahmetli Hocadan nefret ediyordu. Devamlı tartışırdık. Tayyip Bey'in Belediyede ilk yıllarıydı. Bir gün bana şöyle dedi. ''Tayyip partinin başına geçerse, ona sıcak bakabilirim!'' Bende bunun sebebini sorunca. ''Kendisini yakından tanıyan bir dostumdan duydum. Metro sinyalizasyon ihalesinde, kendisine teklif edilen komisyon için, 'Tamam kabul ediyorum, İstanbulluların hesabından düşün!' demiş. Helal olsun! Bu yüzden takdir ettim.'' demişti.
Bu ülkede, İstanbul gibi bir şehirde gönülleri fethetmeden B. Başkanı seçilmek hiçte kolay değildir. Hele hele Ülkeye Başbakan olmak hiç değildir. Tayyip Bey bunu başaran insandır.
2001 den beri iyi kötü fikirlerimi sizlerle paylaşıyorum. Yazılarımı takip edenler bilirler. Ülkede ki değişim rüzgârını fark edip, yelkenini bu rüzgârla doldurup, önde giden birisi olarak, söylediklerimiz hep çıktı. Milli Kuvvetlerin 99 da sazı ele almasından sonra, her alan da başlayan değişimden siyasette işin lokomotifi olarak nasibini alacaktı.
İşte tamda bu sırada, Başında Tek adam olan ve Biat kültürüne sahip bir partiden ayrılıp, Kadro hareketi olan Ak Parti kuruldu. Parti içi Demokrasi, Çok seslilik, Adalet, Çeşitlilik gibi toplumun geniş kesimlerini kucaklayacak söylemlerle yola çıkıldı.
12 Eylül referandumuna kadar olan süreçte, bir rektörün söylediği gibi, ''İktidar olabilirsiniz, ama Muktedir olamazsınız!'' sözlerinin son bulduğu, yani Muktedir olunan süreçten günümüze kadar geçen zamanda çok farklı bir ruh hali ve Liderlik görüyoruz.
Bazılarına göre, gündem belirleme dehası olarak görülen Başbakanın çıktığı ve geldiği nokta kafamda bazı sorular oluşmasına sebep oldu!
Fazla uzağa gitmeden, Gezi ve Kızlı Erkekli gibi konularda ki hal, tutum ve söylemleri sizce Cumhurbaşkanı olmak isteyen bir insanın siyaseti ve politikasımıdır? Milletin seçeceği bir Cumhurbaşkanı adayı toplumun geniş kesimleriyle barışık ve uzlaşmacı olması gerekmez mi? Örneğin, 25 Milyon taraftarı olan bir camianın fırsatını buldukça sinir uçlarına neden iğne batırma ihtiyacı duyulur? Denizli de ki lokal bir hadise, bir talimatla çözülecekken, neden milyonlarca insanla ve Aileyle karşı karşıya gelinir? Neden dava ve yol arkadaşları ters köşe yapılıp, kamuoyu önüne atılır? Neden topluma ''Tek Adam'' görüntüsü verilir? Biz bile küçücük firmamızda huyundan ve suyundan hiç memnun olmadığımız, ama müşterimiz olduğu için idare etmek mecburiyetinde olduğumuz insanlara eyvallah etmek zorunda kalırken, Hedefi Cumhurbaşkanlığı olan birisinin ''Kavgacı'' bir görüntü vermesi sizce normal midir?
Kafamda o kadar çok soru var ki, bölüyorum çarpıyorum topluyorum çıkartıyorum. Makul bir sonuca ulaşamıyorum. Ya Ak Partinin oyları, Demokrasimiz için çok tehlikeli sonuçlar doğuracak şekilde yükseldiği ve bunu dengelemek için, yani düşmesini istediği için bu hareketleri yapıyor... Ya da Senaristler Başrolde değişiklik yapacaklar bunun ön hazırlığı yapılıyor.
Başlığım belki çok iddialı oldu... Ama benimde 12 yıldır takip ettiğim ve beklediğim senaryoya uygun bir veda olacak... Aslında tüzükte ki 3 dönem görev yapma maddesi işin şifresiydi. Siyasetle az çok yakından ilgili olanlar bilirler. Koltuk ve Makam hırsı olan bir liderin iki dudağının arasındadır değişiklik. 6 der, olur biter! Ama O bunda ısrar etti. Neyse, kafamda ki Finalin örneğini Başbakan Muharrem İftarında ki konuşmasında yaptı.
Herkes Cumhurbaşkanlığı adaylık konuşmasını yapacağı günde merakla ve heyecanla televizyonları başında beklerken, Tüm zamanların rekorlarını egale etmiş ve tarihe geçmiş birisi olarak, çok duygusal bir konuşmanın ardından, ''Cumhurbaşkanı adayımız dava arkadaşım, can yoldaşım ........... dır! Hakkınızı Helâl edin'' diyerek herkesi ters köşeye yatıracak.
Bazılarınız bu yazıyı okuduktan sonra, ''Kardeşim akşam kıçın açıkta kalmış senin!'' diye düşünebilir... Varsın desinler... Bu benim 12 yıllık takip ettiğim ve tutan senaryomun sonu. Şimdiden risk alıp Finalini böyle yazıyorum. Varsa başka senaryosu olan, onu da dinlerim...