Üsküdar'da kimi tercih etmeli?
1989 yerel seçimleri, bu ülkede asla unutulmaması gereken seçimlerden biridir. 1983 seçimlerinde tek başına iktidara gelen Anavatan Partisi, 1984 baharında yapılan yerel seçimlerde de aynı şekilde büyük başarı göstermiş ve belediyelerin çoğunu kazanmıştı.
O zamanlar şimdiki gibi medya dünyasında iktidar yanlısı unsurlar yoktu, büyük basın sınıfına sokulamayacak bir iki gazete dışında. Rahmetli Turgut Özal, iktidara gelir gelmez büyük bir muhalefetle karşılaşmış, neredeyse attığı her adım kıyasıya eleştirilmeye başlanmıştı. (Bu durum taa cenazesine kadar devam etti) Yakın çevresi ve partisindeki siyasetçilere dair yolsuzluk iddiaları da hiçbir zaman eksik olmadı, iktidarın ilerleyen yıllarında iyice ayyuka çıktı.
1989 yerel seçimlerine bu atmosferde girildi. O seçimde oy verme mecburiyeti de kaldırılmıştı. Hem bu mecburiyetin kalkmış olmasının hem de güzel ve güneşli bir pazar günü olmasının rehavetine medyanın bombardımanı da eklenince Anavatan Partisi büyük oy kaybına uğradı, belediyelerin de çoğunu ana muhalefet partisi SHP'ye kaptırdı. (CHP 12 Eylül'de kapatılmış ve henüz açılmamıştı. Yerine de bu parti kurulmuştu, sonradan CHP açılında tarih sahnesinden çekildi).
Üsküdar ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerini de aynı parti kazanmıştı. Üsküdar'da belediye başkanı olan Dr. Niyazi Yurtseven, herkesin tanıdığı ve sevip saydığı bir kişilikti. Dolayısıyla kendisine oy vermeyen seçmenler çok da üzülmediler desek yanlış olmaz.
Böylece bütün ülkede belediyecilik anlamında yeni bir dönem başladı. Başladı başlamasına ama garip garip şeyler de olmaya başladı. Örneğin milli bayramlarda ve 10 Kasım günü gibi özel günlerde Üsküdar zabıtası esnafın kapısının önüne dikiliyor ve dükkânı kapatmasını istiyorlardı. Akmayan sular, yükselen çöp dağları bu coğrafyanın tarihine altın (!) harflerle yazıldı. Yolsuzluğun söylentisiyle belediyeler bir partiden alınıp başka bir partiye verilmişti. Fakat o başka parti koskoca bir İSKİ skandalına imza attı. O kadar ki, ilgili kurumdan SHP'ye para aktarıldığı bile ortaya çıktı, partinin o zamanki genel başkanı parayı İSKİ'ye iade etti ve bunu açıkladı, tabii skandal patladıktan sonra.
Özelde Üsküdar ve İstanbul, genelde Türkiye, belediyeleri söz konusu partiye teslim ettiğine bin pişman oldu. Yolsuzluğun dedikodusu değil ispatlısı gerçekleşmiş, millet hizmet almayı unutmuş, belediyelerde bir kamyon ya da iş makinasında onlarca eleman çalışır (!) olmuştu.
1994'ten sonra belediyeler başka bir siyasi çizgiye devredildi. Onların belediyelerdeki başarıları kendilerini merkezi hükümette de iktidara taşıdı. Belediyelerin çoğu hâlâ o siyasi çizginin elinde bulunuyor.
Siyasi kararlar gerçekçi olmak zorundadır. Kuru inat ve ideolojik kaygılar gibi motivasyon unsurları ancak yaşlılıkta ''kafamı duvarlara vurayım, şimdiki aklım olsa...'' misali pişmanlık hikâyelerine sebep olur. Üsküdar, İstanbul ve bütün Türkiye... Bir kez daha 1989-1994 arasındaki korkunç yılları yaşamayı hak etmiyor. Seçmen o zaman güya iktidar partisini cezalandırdı ama asıl cezayı kendisine kesti. Bütün sıkıntıyı yine kendisi çekti.
Dr. Niyazi Yurtseven, talihsiz başkanlık döneminden sonra yine Üsküdar'daki eski yaşantısına döndü. Hâlâ sevilen ve sayılan bir insan. Dönemindeki ''talihsizlikler'' kendisine mal edilmedi. Eğer olur da emekli müftü İhsan Özkes belediye başkanı seçilirse Üsküdar yine benzeri bir talihsiz dönem yaşayacaktır, kimse kusura bakmasın. Olan yine halka olur, emekli müftüye hiçbir şey olmaz. Ondan sonra Üsküdar'a uğrar mı uğramaz mı, onu hiç bilemem.
Av. Hilmi Türkmen'e gelince. Geçenlerde Üsküdar'da bir seçim çalışmasına denk geldim. Esnafa gül hediye ediyorlardı. Bir dükkânın önünde bacak bacak üstüne atmış, top sakallı orta yaşlı bir vatandaşa da ikram etti. Adam Hilmi Türkmen'in elini sıkmadı, yüzüne bile bakmadı, ''Akepe'nin verdiği hiçbir şeyi almam'' diyerek gülü de reddetti. Türkmen'in ''o zaman sarı gül verelim'' esprisi bile fayda etmedi.
Hilmi Türkmen ve ekibi bu adama da bütün Üsküdarlılar kadar hizmet götürecektir, kendisi istese de istemese de. Zaten olması gereken de budur ve hizmette en ufak bir kusur edilse sesi İstanbul'un öteki ucundan duyulacaktır muhteremin. Bundan da hiç kuşkunuz olmasın.
