İki buçuk ay kadar önce kaleme aldığımız bir yazımızda şahit olduğumuz ilginç bir anekdot anlatmıştık. Hatırlayalım:
Üsküdar Belediye Başkan Adayı Av. Hilmi Türkmen, seçim çalışmaları çerçevesinde maiyetiyle birlikte Üsküdar merkezinde bir sokakta esnaf ziyareti yapıyor ve hal hatır sorup gül dağıtıyor. Tabii kimse saygıda kusur etmiyor, başkan adayını gülücüklerle karşılıyor ve uğurluyor. Fakat o da ne? Adamın biri dükkânın önünde bacak bacak üstüne atmış vaziyette oturmuş, Türkmen'in aksi istikametine doğru bakıyor. Sıra kendisine gelince uzattığı eli sıkmıyor, yüzüne bile bakmıyor. İkram ettiği gülü hiç almıyor. ''Ben Akepe'lilerden hiçbir şey almam. Avukattan başkan mı olurmuş? Başkan Müftü (CHP adayını kast ederek) olacak'' diyor. Hilmi Türkmen'in ''o zaman sarıgül verelim'' esprisi bile para etmiyor, adam diyaloğun sonunda biraz da belli belirsiz ''şu sokağın halini görmüyor musun?'' gibi bir cümle sarf ediyor. Tevafuk eseri ben de bu ilginç diyaloğa şahit oluyor ve ister istemez sokağın zeminine bakıyorum. Gerçekten sokağın durumu pek de Şanzelize Caddesi'ni andırmıyor ama Üsküdar'da o vaziyetteki tek sokak o sokak değil.
Seçim oluyor, Hilmi Türkmen burun farkıyla da olsa seçimi kazanıyor, kısa bir süre sonra bir de bakıyoruz ki o sokak Şanzelize'yi kıskandıracak kadar güzel hale getirilmiş! Üsküdar'ın bütün sokakları keşke dünyayı kıskandırsa ama o sokağın yeni halini görünce gayri ihtiyari o diyaloğu hatırladık.
Haziran ayı başında da herkesin bildiği gibi Üsküdar'da bir yağmur afeti yaşandı. Şükür kimse ölüp kaybolmadı ama denizle karanın birleştiği fotoğraflar sosyal medyayı kapladı, Üsküdar rahmetli dedemin tabiriyle Hind'den Yemen'den bu tarafa herkesin diline pelesenk oldu. Biraz da o yüzden ''herkesin bildiği gibi'' dedik zaten. Alay ve hakaret sınırını haylice zorlayan espriler ayyuka çıktı.
İstanbul'da ilk kez böyle bir şey olmuyordu, daha önce hem Üsküdar hem de başka birçok semtte benzeri hadiseler yaşanmıştı da bu olağanüstü ilgi neyin nesiydi şimdi?
Ne olacak, Üsküdar Başbakan'ın ilçesiydi ve AK Parti adayı seçimi güç bela kazanmıştı. Oraya vurmak Başbakan'a vurmak demekti, hem yıllar çabuk geçer ve bir sonraki seçim gelip çattığında o burun farkı kapanır, seçimi başka bir parti kazanır ve Başbakan'a bir güzel ders (!) verilirdi. Hesap bundan başka bir şey değildi.
Sayın Başkan'ın bu durumdan gafil olduğunu düşünmek bile yersizdir. Kendisi dünkü politikacı değildir, belediyenin kapısından ilk kez giren belediye başkanı hiç değildir. Hem belediyecilik anlamında Üsküdar'ı en iyi şekilde yönetmesi hem de ebediyete akıp gidecek beş yılda bitip tükenmeyeceği anlaşılan bu tip saldırı ve yıpratma kampanyalarına karşı gerekli ve yeterli direnci gösterebilmesi icap etmektedir.
Değil sokağını Şanzelize yapması, Üsküdar'ı Paris yapsa şu yukarıdaki diyaloğun karşı tarafındaki adamın oyunu alamayacağını pekâlâ bilir Sayın Başkan. Peki ya yıkılmaz kalesi Kirazlıtepe?
Acaba diyorum, geçen seçimde Şalpazarlılarla haylice içli dışlı olmuş, onlar tarafından sevilip sayılan birisi rakip partiden başkan ya da ilçe meclisi adayı olsaydı da gidip oradan oy isteseydi sonuç nice olurdu? Elbet bu konuda da sağlıklı bir fikri vardır Sayın Başkan'ın...
Sayın Başkan'ın hem belediyecilik anlamında Üsküdar'ı en iyi şekilde yönetmesi hem de ebediyete akıp gidecek beş yılda bitip tükenmeyeceği anlaşılan bu tip saldırı ve yıpratma kampanyalarına karşı gerekli ve yeterli direnci gösterebilmesi için, yanında yer alan dinamikleri en iyi şekilde kullanabilmesi ve onlardan maksimum düzeyde istifade etmesi icap etmektedir.
Kimin yanında kimin karşısında olduğunu da çok iyi bilir Sayın Başkan, fakat kimden nasıl istifade edeceği hakkında hâlihazırda bir fikir sahibi olabilmiş değiliz. Umut ve temenni ederiz ki en kısa zamanda oluruz. Çünkü dinamiklerden söz ediyoruz, hiçbir şekilde işe yaramayacak olan statiklerden (!) değil. Dinamik de adı üstünde, bir bakarsınız hareketlenir ve kendine daha elverişli bir pozisyon bulur. Eşyanın tabiatı bunu gerektirir, o tabiatı da değiştirmeye hiçbirimizin gücü yetmez.