Osmanlı'da Fetret Devri'ni hazırlayan şartlarla çöküşü hazırlayan şartlar arasında benzerlikler var mı, varsa ne kadar var; o kadar derin tarih bilgisine sahip değiliz. Ancak bu yazıyı yazmak için o bilgiye sahip olmamız çok da gerekmiyor. İkisi de durup dururken olmamıştır, mutlaka evveliyatında o hadiseleri hazırlayan sebep ve gelişmeler vardır. Yine kuvvetle muhtemeldir ki, bu sebep ve gelişmelerin içinde o dönemin yöneticilerinin büyük hataları en başta gelmektedir.
AK Parti de bu sonuca durup dururken gelmedi. Elbette dış faktörlerin etkisi büyük ama onlar hiçbir zaman ne bu ülkenin ne de AK Parti ve halen Cumhurbaşkanımız olan lideri Erdoğan'ın hakkında hayırlı rüya görmüş değiller. Beklenmeyen ve daha önce üstesinden gelinmeyen faktörler değil hiçbiri.
''İç faktörler'' günlerdir medyada AK Parti'ye yakın çevreler ya da bizzat partinin içinden aktörler tarafından seslendiriliyor. Bizim burada üzerinde duracak olduğumuz, partinin çekirdek ideolojisine yakın isimleri ''nasılsa bizden'' diye ihmâl edilip, sadakatinden asla emin olunmayacak başka kesimlere yönelinmiş olması. Hele bu ''bizden'' olan insanlar birazcık sivri dilli ve sözünü sakınmayan bir profile sahipse, bunların bazıları pek de kibar olmayan davranışlarla uzaklaştırıldılar. Daha beteri, paralel yapıyla mücadele sürecinde hiçbir şey söylenemez oldu, çünkü en ufak bir tenkit sizin de ''paralelci'' sıfatıyla yaftalanmanıza sebep olabiliyordu.
Tabii bu sıkıntılar ülkenin dört bir yanında olduğu gibi Üsküdar özelinde de geçerli. Üsküdar, en ufak bir hatanın bile çok pahalıya patlayabileceği bir belde AK Parti için. Yerel seçimler güçlükle kazanılmış, bir sonraki yerel seçimde ne olacağı belli değil. Sayın Cumhurbaşkanı'nın evi burada, her hafta sonu gelip gidiyor. Tabii bu da Üsküdar'ın tansiyonunu sürekli yüksek tutuyor.
Buna mukabil Belediye Başkanı Sayın Hilmi Türkmen fazlaca göze batan hatalar yapıyor. Mesela şu geçtiğimiz aylarda yaşanan Kâbe maketi meselesi. (Bu aslında meseleden öte tam bir skandal da, biz yine ihtiyatlı üslubumuzu terk edemiyoruz) Mesele henüz medyada ve doğal olarak ülkede yankılanmadan önce Hilmi Başkan'ı âcizane ikaz ettik, bu uygulamanın çok kötü sonuçlara yol açabileceğini söyledik. Çok kötü sonuçlardan kastımız sadece kendisinin ve AK Parti'nin siyasi itibarı değil, Allah korusun dini açıdan da problemler çıkabilirdi. Sayın başkan bizi dinlemedi bile. Çok geçmeden görüntüler yaygın medyaya yansıdı, iş büyüdü ve maket sökülmek zorunda kalındı. Uygulamadan sorumlu herkesin canı sıkıldı, tabii ki en başta Sayın Başkan'ın.
Biz bu süreçte ne yaptık? Sadece Başkan'ı uyarmakla yetindik, görev yaptığımız medya organlarında konuyu gündeme getirmedik. Güya iyilik ettik. Sonuçta ne kendimiz işimizi düzgün ve dürüstçe yapmış olduk ne de Başkan'a zarar gelmesinin önüne geçebildik. Yani doğru bir şey yapmadık.
Bizim Üsküdar ölçeğinde verdiğimiz bu örnek mutlaka yurdun her yanında da yaşanmıştır ve gelinen sonuç ortadadır. Artık bir AK Parti iktidarı yoktur. Yarın da ne olacağı meçhuldür. Sayın Hilmi Türkmen de dâhil olmak üzere, AK Parti'nin karar organları artık bundan sonra acı söyleyen dostların sözlerine kulak vermek zorundadırlar. Çevrelerinde kim var kim yok, kim zarar veriyor kim yararlı oluyor, kim kendileriyle sonuna kadar beraberdir kim fırtınalı denizi görünce gemiyi terk eder, çok iyi tahlil etmek durumundadırlar. Yoksa gemiyi terk edenler hariç herkes kaybeder. Onlar nasılsa kendilerine oturacak başka bir sofra bulurlar.