Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile yapmış olduğu görüşme sonrası ve Salı günü grup toplantısında yapmış olduğu konuşmasında dikkat çekici önemli hususlar bulunmaktaydı.
Medya üzerinden uzunca bir süredir bilhassa yeni genel başkan adayı olmak isteyenler tarafından zorlanılan olağanüstü genel kurul toplantısı ve yeni genel başkanlık seçimleri için Koray Aydın, Sinan Oğan ve Meral Akşener isimleri üzerinden sürdürülen yönlendirme haberlerinde, kamuoyu üzerinde birçok algı oluşturma amaçlı ve adeta bilhassa Devlet Bahçeli'nin de bilgisi ve izni dahilinde Meral Akşener'in MHP'ye Genel Başkan yapılacağı ve bunun da gerçekleştirilebilmesi için Sinan Oğan ve Koray Aydın'ın da bu amaç ve sonuç için çalıştıkları ve medya üzerinden servis edilen haberlerde delegeleri etkilemeye ve ikna ederek inandırmaya yönelik açıklamaların sürdürüldüğü; bir yandan ''imzada yeter sayı aşıldı'', ''Meral Akşener bombayı patlattı'' haberleri yer alırken öte yandan da Sinan Oğan'a dayandırılan ''Devlet Bahçeli aday dahi olmayacak'' haberleriyle aslında hala delegeler üzerinde baskı kurma çalışmalarını sürdürdükleri gözlenirken tam bu süreçte Başbakan Ahmet Davutoğlu, Yeni Anayasa çalışmaları üzerinden Devlet Bahçeli ile görüşme yaparak çeşitli açıklamalarda bulunulmuştur.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun MHP ve Devlet Bahçeli'den destek ve yardım beklerken, kendisine ''Meral Akşener'i MHP'nin başına biz geçireceğiz, delegeler de bizim kontrolümüzde, eğer koşulsuz ve şartsız Anayasayı değiştirme çalışmalarımızda AKP' ye tam destek verecek olursanız, olağanüstü genel kurul faaliyetlerinin sürdürülmesine gerek kalmaz ve sizin de MHP Genel Başkanlığınız konusunda herhangi bir tartışmaya fırsat verilmez'' yaklaşımında bir telkinlerinin olabileceğini düşünmüyoruz ki; zaten böyle bir yaklaşım olmuş olacak olsa bile Sayın Genel Başkanımız'ın hiçbir şekilde böyle bir yaklaşıma prim vermeyeceğini biliyoruz.
Ancak gerek görüşme sonrası gerekse grup toplantısındaki yapmış oldukları konuşmalarda dikkat çeken bazı hususlar gözden kaçmıyordu;
Sayın Devlet Bahçeli'nin, misyonunun gereği gerek bin yıllık devlet geleneğimiz gerekse Ehl-i Sünnet Müslüman Türkler üzerinde oynanmak istenen oyunlar konusundaki hassasiyeti çok iyi bilinmektedir.
Sayın Bahçeli'nin Yeni Anayasa hazırlıkları konusunda bilhassa Anayasanın giriş maddeleri ve ilk dört maddesi hakkında ''Olmazsa olmaz'' dayatması oldukça manidardır. Mevcut Anayasanın 4. Maddesi ''Anayasanın giriş maddeleri değiştirilemez değiştirilmesi teklif dahi edilemez ile, 12 Eylül Darbe Anayasası'nın temel dayanağı ve özü hatta darbenin bizzat kendisi olarak muhafaza edilmiştir.
Ki; yeni yapılmak istenen Anayasa hala Kemalizm ideolojisinin kendisinin bizzat bir darbe olarak algılandığı ve günümüzde hiçbir demokratik ülke anayasalarında asla bulunamayacak olan ideolojik devlet yapısı ve totaliter bir anlayışın anayasa içerisinde bulundurularak korunmaya kalkılması, özgür demokrasi ile izah edilebilecek bir yaklaşım değildir.
Anayasanın ilk dört maddesini koruma altına almak Mustafa Kemal Atatürk'ü sevmek değildir. İdeolojik devlet yapısı ve totaliter değiştirilmesi teklif edilemez anlayışı Mustafa Kemal'e saygı duymak değildir, kaldı ki aslında bu 4 madde sadece sembolik olarak Anayasa'da bulundurulmaktadır.
Ve zaten AKP'nin de asla değiştirmeye gücünün yetmeyeceği bu maddeleri sanki MHP ve Devlet Bahçeli buna izin vermiyormuş gibi bir algı oluşturularak AKP'nin demokrasi karşıtı darbeci ve 12 Eylül Anayasası'nın ideolojik devlet yapısını sürdürme memuriyetinin kolaylaştırılması olacaktır ki; Sayın Devlet Bahçeli'nin ''Değiştirilmesi teklif dahi edilemez'' nev'inden totaliter bir anayasa maddesinin savunuculunu yapacağı düşünülemez.
Kaldı ki ''Türk Parasının korunması hakkındaki kanun değiştirilirken Atatürk ilkeleri Devletçilik, Milliyetçilik açıkça yok edilmişti de kimin umurundaydı. Madem giriş maddeleri değiştirilemez değiştirilmesi teklif dahi edilemezdi de bu maddeler değiştirilerek, kaldırılmadan nasıl Türk Parasını Koruma Kanunu yok edilerek yabancı paralar serbest bırakılmıştı.
Türkiye Cumhuriyeti topraklarının ve son olarak da yabancıların Türkiye'de gayrimenkul edinebilmelerinin önü açılıp serbest bırakan kanunlar çıkartılırken, kimsenin aklına Anayasanın giriş maddeleri ve 4.cü maddesi gelmiyordu.
Zaten bu gün için Anayasanın ilk dört maddesi şeklen duruyor olsa da çıkartılan kanunlar ve uygulamalar ile tamamen yok edilmiştir. Yerel Yönetimler Yasaları, Bölge Kalkınma Ajansları Uygulamaları, Kamu Reformu Yasaları artık Türkiye'de Kemalist İdeolojinin ve Resmi İdeolojinin fiilen kalmadığını ve uygulamalar da hiçbir etkisinin görülmediği açıktır.
Bu bağlamda fiilen zaten yok edilmiş bu giriş maddelerinin değiştirilemeyeceği gibi bir yaklaşım gerçeklerle bağdaşmamış olacaktır ki; Sayın Genel Başkanımız bu durumu en gerçekçi değerlendirecek yegane kişidir.
Yeni Anayasa: Kaldı ki günümüzde İngiltere'de yazılı bir anayasa bulunmamaktadır.
Büyük bir Misyonun Lideri Sayın Devlet Bahçeli çok iyi bilmektedir ki; Bin yıllık Devlet geleneğimizde zaten Anayasa gibi bir tartışma hiç olmamıştır. Ehl-i Sünnet Vel Cemaat itikadına mensup Sünni Müslüman Türkler bin yıllık devlet mücadelelerinde tek bir Anayasayı esas almışlardır.
Allah (C.C.) Kelamı Kur'an-ı Kerim'i bütün insanlığa ulaştırmak ve insanlığın kurtuluşuna vesile olmak ve bu uğurda devlet kurarak Cihad şuuruyla iyiliği emredip kötülüğü men etmek için, ölürsem şehit kalırsam gazi olurum düsturuyla Büyük Selçuklu Devleti'nden, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti'ne kadar hangi kanun ve yasalar ile ve Müslüman-gayri müslim bütün insanlara Hak'kı, Hukuku, Adaleti dağıtırken Hangi Anayasa'dan kuvvet ve irade almış ise aslında bugün de ihtiyaç tam buradadır.
Fatih Sultan Mehmet Han, Kanuni Sultan Süleyman da Kanunnameler hazırlattırıp çeşitli düzenlemeler yaptırmıştır lakin bunun için ''Yeni Bir Anayasaya'' hiç ihtiyaç duymamışlardır.
Bin yıllık Devletimizin sahipleri, Ne İsa Gelecek-Mehdi çıkacak diye beklemişlerdir, ne de ömürlerini ve dünyalarını bile hiçe saydıkları Kur'an Anayasası'nın dışında Yeni Bir Anayasa ya ihtiyaç duymamışlardır.
Kaldı ki; bir de ''Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez'' gibi totaliter resmi ideoloji sanal koruma maddelerine hiç bir zaman ihtiyaç duymamışlardır.
Şu anda Yurdumuz'da İncil ayetlerini tatbik edenler sadece İncil ayetlerini uygulamak için bilhassa Güneydoğu'da ve Doğu'da yoktan yere ılgıt ılgıt insanlarımızın kanını akıtmaktadır.
Askerimizi, polisimizi Türk, Kürt bizlerin insanlarını katlederek kanlarını akıtırlarken, hem mevcut Anayasadan güç ve kuvvetlerini almaktalar hem de İncil Anayasa'sını uygulamanın, ayin hazzını duymaktalar.
Sadece Vicdani Retçiliği çıkartıp, kalan tek ortak kurumumuz Mehmetçikleri yok edebilmek için çıkartılamaya çalışılan, sözde Yeni ama yine Resmi Totaliter İdeolojinin hakim kılınacağı bir anayasa ile kimler ne yapmak istemektedir?
Mevcut Anayasa'yı her fırsatta yok ve hiçe sayanların yeni bir anayasaya neden ihtiyaçları vardır.
Bize dayatılan İncil Anayasa'sının kaldırılarak Bin Yıllık Devlet Geleneğimizin temel stratejisi ve var olma sebebi gerçek Anayasamızı tek kelime bile anlamayanların ''Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez'' anayasalarını şart koşarak sözde yeni anayasalar ile nereye varacaklardır?