HACERÜL ADALET
KABE HAKEMLİĞİ NEDİR? BUGÜN NEDEN BÖYLE BİR HAKEMLİĞE İHTİYAÇ VARDIR?
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S. A. V.) henüz 35 yaşlarındaydı ve peygamberlik kendisine gelmemişti. Mekke'deki bir kadın, Kâbe Hareminde buhurdanlıkta Öd ağacı yaktığı sırada, buhurdanlıktan sıçrayan bir kıvılcımdan Kabe'nin kat kat olan örtüsü tutuşup tamamı ile yanmış, bu yüzden duvarlar da her taraftan gevşeyip çatlamıştı. Zaman, zaman sahilden gelen sel baskınları ile de Kabe'nin tabanı ve duvarları da iyice yıkılacak duruma gelmişti.
Dolayısıyla Kureyşliler Kâbe'nin duvarlarını onarıp sağlamlaştırmak ve üzerine de, tavan eklemek istiyorlar, fakat yıkmağa kalkıştıkları takdirde azaba uğrayabileceklerinden korkuyorlar, aralarında düşünüp duruyorlardı.
Bu sırada inşaat malzemesi yüklü bir gemi Cidde sahillerinde parçalandı ve bunu fırsat bilen Kureyşliler aralarında yardımlaşarak bu batan gemiden Kâbe inşası için gerekli malzemeleri satın aldılar. Böylece Kabe'nin inşaatı veya rekonstrüksiyonu başlamış bulundu.
Hacerülesved taşı yerine konulacağı zaman kabileler, birbirleriyle anlaşamadılar. Hatta bu iş o kadar ilerledi ki, kabileler arası kavgaya ramak kaldı. Kureyşiler, bu durumda dört veya beş gece beklediler. Sonrasında Kureyşin yaşlılarından Ebu Ümeyye b. Mugire bir teklifte bulundu; Teklifine göre, mescidin kapısından giren ilk kişi bu taşı koymak için hakem olacaktı. Bütün kavmin büyükleri bu teklifi kabul ettiler.
Tam bu sırada peygamberimiz içeri girdi, bütün Kureyşliler el çırparak El-Emin olan Sevgili Peygamberimizin hakemliğine razı olduklarını belirttiler.
Allah Rasulü de cübbesini çıkardı, yere serdi, Hacerülesved?i cübbenin üzerine koydu. Hz. Peygamberimiz de hakemlik yaparken bütün kabilelerden birer kişi alarak onu konulacak yere getirttikten sonra mübarek elleriyle taşı kaldırdı ve yerine koydu. Böylece çok ciddi bir ihtilaf önlendi.
Tarihte bu olaya ''Kâbe hakemliği'' denir.
(https://namazniyaz.com/2014/05/08/hacerulesved-ve-kabe-hakemligi/)
Bu yazı da yukarıdaki başlık altında, Prof. Dr. İzzet Özgenç hocamız tarafından hazırlanan, Balyoz davası sanıklarından Tümamiral Erdem Caner Bener mütalaasından ilhamla, yıllar sürecek yargılamalar ve neticesinde oluşabilecek hukuki hataların bugünden önüne geçilmesi ve yaşanan toplumsal tramvanın mer'i hukuk içerisinde adaletle neticelenmesi amacıyla kaleme alınmıştır.
Devam eden soruşturma ve kovuşturmalarda mahkumiyet hükmünde cezanın belirlenmesi ile ilgili olarak izlenen ve izlenecek yöntemle ilgili usul esasları hayati önem arz etmektedir. Prof. Dr. İzzet Özgenç tarafından hazırlanan mütalaa aşağıda yazılı bulunan linkte mevcuttur. (http://ahmetsaltik.net/arsiv/2013/10/Prof_Ozgencin_Balyoz_Karari_m%C3%BCtalaasi.pdf)
Bugün gelinen süreçte yaşanan olayın vahametine vahamet katacak bir çok olaylar oluyor.
Kabe Hakemliği ile hem gaye hasıl olacak hem de metod ile vasıl olunacak gayeye gidilen yolda vicdanlara su serpilecektir.
(Ey Muhammed!) Bundan dolayı sen çağrıya devam et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların hevâ ve heveslerine uyma ve şöyle de: ''Ben, Allah'ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah, hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş de ancak O'nadır.''( Şûra Suresi 15. Ayet Meali)
Peygamberimiz (S.A.V.) eminlik sıfatı ile adaletini de pekiştirmiş,Kuran ahlakı ile yaşamış ve hükmetmiştir.
Adalet, hak edene hakkını vermektir. Biz müminler; Tevhidi Adalet Devleti'ni kurup, değil isteyene istemeyene dahi adaleti tesis edip, teslim etme mecburiyetinde olduğumuzu ispat etmek zorundayız.
Taif'te yapılanlara karşı Peygamberimizin( S.A.V.) tavrı, gelecekteki nesilleri koruma, iyi nesillerin kötülerin içinden de geleceği ve toptan yok saymanın doğru olmayacağının en büyük kanıtıdır.
Suç işleyenler, ülkesine ve topluma büyük zararlar vermiş olabilir, lakin toplumdan kazıyıp atmak sosyolojik olarak tahribatı yüzlerce yıl sürecek tramvalara ve süre giden düşmanlıklara sebep olabilir.
''Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve akrabanız aleyhine bile olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti yerine getirenlerden olun. ister zengin, ister fakir olsun farketmez. Allah onlara daha yakındır. Adaletten yüz çevirerek nefsin arzusuna uymayın. Şayet dilinizi eğer veya yüz çevirirseniz, iyi bilin ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.'' ( Nisa Suresi 135.ayeti Meali)
Melun darbe teşebbüsü kolay atlatılacak bir husus değildir. Sebepleri ve neticeleri uzun zaman sonucunda daha belirginleşecektir.
Bunun panzehiri, Allah'ın Adaletini yeryüzüne hakim kılma şuuru ile hareket eden Türk Milleti'nin tesis edeceği yüce adalettir ve Kabe Hakemliği'ne ihtiyacımız vardır.
Bunun için Prof. Dr. İzzet Özgenç hocamızı gerek müktesebatı gerekse kabul görmüş şahsiyeti ile adaletin ve toplumsal huzurun tesisi amacıyla Kabe Hakemliği yapması için öneriyorum.
Anadolu'da birçok anne ve baba boynu bükük ve çaresiz bir şekilde beklemektedir.Çocuklar babalarının nerede olduğunu sormaktalar.
Suçlu elbet cezasını çekecek, çekmeli de. Şeriatın kestiği parmak acımamalı...
Kimse çocuklarına adaletsizlikten dolayı ötekileştirilmiş ve düşman gösterilmiş olmayı bırakmasın.
Devletin dini adalet ise başka neye hacet kalır ki,
İzzet Hocamız diğer çok değerli hukukçularımızı da yanına alır, güzel bir ekiple suçların vasıf ve mahiyetlerine uygun yargılama yönünde bir rehber görevi üstlenirse ihtilaflar da önlenir inşallah.
Hak verilmez alınır çatışmacı anlayışından, Hak istenmese de verilir, uğruna ölünür de yine teslim edilir Ulviliğine medeniyetimizin 21. yüzyıldaki asil evlatları ile kavuşacağız.
