Ülkemizin dört bir yanında, aylardır yaşanan seçim telâşının artık sonuna geldik. 29 Mart Pazar akşamı kazananlar kaybedenler, sevinenler üzülenler, kısaca her şey belli olacak! Üsküdar’da 19 yıldır seçimleri takip eden birisi olarak, seçim öncesi bu son yazımda, şunları söyleyebilirim.
AKP adayı Mustafa Kara bey, SP adayı Yılmaz Bayat bey’e göre geç start almasına rağmen bu güne kadar Üsküdar’da görmediğim bir reklâm kampanyası ile seçmene ulaşmaya çalıştı. Bayraklar, afişler, pankartlar, yerel ve ulusal basın ile İnternet gibi ev ve cep telefonlarına gelen mesajlarla teknolojinin verdiği imkânları sonuna kadar kullandı. Tam bir Amerikan vari seçim propagandası yaptı. Her yerde İktidar olmanın avantajlarını kullandı (Hükümet, Büyük şehir, ilçe belediye vs.). Bana göre bir eksiği vardı. Yeteri kadar seçmenle bire bir temas kuramadı. Ayrıca, Yapılan görev değişikliğinin izahı ve Mehmet Çakır bey’in Üsküdarlı üzerinde bıraktığı negatif görüntünün pozitife çevrilme uğraşı zorlandıkları konular oldu.
Yılmaz bey, hem kendisinin hem de partisinin maddi imkânları boyutunca normal bir kampanya yürüttü. Mustafa bey de olup kendisin de olmayan imkânlar açığını, seçmenle bire bir temas kurarak kapatmaya çalıştı. Çarşı Pazar, ev ev dolaşarak yoğun bir kampanya yürüttü. Hem 10 yıl iktidarı hem de 5 yıl muhalefeti yaşayan birisi olarak belediyecilikte ve siyasette olan tecrübesiyle, yıllardır kendisini tanıyan birisi olarak çok rahat ve kendinden emin bir kampanya yürüttüğünü söyleye bilirim. Yılmaz bey’in bana göre eksiği partisinin ve partililerinin kendisinin uğradığı gelişime ve değişime ayak uyduramamasıydı. Bunu şöyle örnekleye bilirim. Seçmenlerinin yarısı Kadın olan bir ülkede, listeye bir tane bayan adayın konulması ve meclis üyeliğine aday olanların profillerini verebilirim.
CHP adayı Sema Barlın hanımefendiye gelirsek. En son açıklanan adaylardan birisi olması onun en büyük handikap’ı oldu! Tahminim odur ki, %20- 25 bandında gezen CHP nin oylarını, kariyeri olan, şirin ve hoş bir bayanla Üsküdar’da arttırmayı düşünen partinin büyükleri, Üsküdar ilçe teşkilâtının ve seçmeninin kendisini dışlayacağını hesap edemediler.
Oysa ki, siyaset bir iddia ve rekabet işiyse, güçlü bir kampanya ile birlikte adayın etrafında kenetlenmiş bir teşkilât Üsküdar’da çok iyi şeyler yapabilirdi. Yazılarımda, zaman zamanda katıldığım okuyucu köşesindeki yorumlarımda güçlü bir CHP’ nin olmasını hep dile getirdim.
Bunu gerçekten istedim. Böyle olsaydı, seçim daha zevkli ve renkli geçerdi. Düşünebiliyor musunuz, Başbakanın evinde bir birlerine yakın iki partinin arasından, Sema hanım çıkıyor! Ben, CHP’ li olsaydım bunun için gece gündüz çalışır, bu zevki 29 Mart akşamı yaşamak isterdim..
MHP, BBP, DSP, DP, ANAP ve diğer partilerimizin de aynı oranda güçlü bir kampanya ile birlikte yarışta olmalarını, kıran kırana zevkli bir yarışı bize yaşatmalarını isterdim. Ama maalesef her bölgenin farklı tercihleri oluyor. Son olarak şunu söyleye bilirim. Bana göre Üsküdar’a yakışan bir kampanya oldu. Adaylar azami derecede Genel Başkanlarının aksine bir birlerine karşı saygılı oldular. Kampanya çirkinleşmedi ve Üsküdar’a yakışanı yaptılar.
Şimdiden şunu söylemek isterim. 29 Mart’ta kazanan Üsküdar ve Üsküdarlılar olacak. Kendi adıma bu kampanyalarda emeği geçen herkese teşekkür ederim..